Akşamları, Türbe civârında bir köşede her gün çirkin bir hâdise cereyan etmekte imiş. Bir erkek lisesinin öğrencileri oradan geçen kız lisesi öğrencilerine, dille, bazan da elle tecavüz ederler, iğrenç sözler ve hareketleri tekrar ederlermiş. O köşede bulunan bir müessesenin müdür ve memurları, her gün gözlerinin önünde cereyan eden bu çirkinlikleri bana anlattılar.
Ahlâk zabıtamızın sivil memurları bu tecavüzleri ve fâillerini kolayca tespit edip okul idarelerine ve velilere bildirebilir, gerekirse kânunî tâkibata geçebilirler. Fakat gençliğin ahlâk eğitimi yalnız zecrî tedbirlerle halledilebilen basit bir dâvâ değildir.
Amerika ve Avrupa gençliğinin her çeşit azgınlıklarına dâir öyle hâdiseler okuyor ve duyuyoruz ki bizim gençliğimizin çirkin bir istisna olmadığını biliyoruz. Bizi endişeye sevk eden nokta, Batı’da alınan tedbirlere bizde başvurulmamasıdır.
Gazetelerimizden birinde okuduk ve memnun olduk. Doğru olmasını temenni ederiz: Maarif Vekâleti, bir öğrencinin sınıfı geçebilmesi için, efendilik vasıflarına sâhip olması gerektiğini bildiren bir yönetmelik hazırlıyormuş. Okulların vazifeleri yalnız öğretmek değil, aynı zamanda terbiye etmektir. Sınıf geçmek için öğrenciden bilgi ile beraber, ahlâk, muaşeret, edep ve nezahat vasıfları istenmesi yanlış değildir. Bu müeyyidenin, gençliğin ahlâkî formasyonu üzerinde tesirsiz kalmayacağı ümit edilebilir.
Fakat bir okulun öğrenciye vermediği şeyi ondan istemeye hakkı var mıdır? Meselenin esâsı, okullarımızın öğrencilere ahlâk, muaşeret, bilgi ve terbiye vermesidir. Ahlâk terbiyesi yalnız ahlâk bilgisi vermekten ibaret değil, ahlâkî itiyatlar kazandırmak işidir. Yalnız ahlâk dersi, yalnız nasihat ve telkin iyi itiyatlar kazandırmaz fakat bu hayırlı tesirlerin hiç olmamasından daha iyidir.
Kökleri içinde yaşadığımız cemiyetin din ve ahlâk müesseselerinde bulunan bu problemin eğitim bakımından halli zordur. Okul-aile iş birliğinden başka gençlik teşekkülleri ve çevrelerinin müşterek hareketi geniş ahlâk eğitimi dâvâsının tesir kadroları içine girer. Esaslı plan ve teşkîlât konusudur. Her zaman olduğu gibi dâvânın büyüklüğü gözümüzü yıldırır ve işi oluruna bırakırsak, olacak şey, olmakta olanlardan çok daha çirkin olmaya mahkûmdur.
KAYNAKÇA
Safa, Peyami. Eğitim Gençlik Üniversite. Ötüken Neşriyat. 2017. Sf 290.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.