Dün meçhul filozofa, “ailenin kuvvetlendirilmesi için ne yapmalıyız?” diye sordum. Şu yolda cevap verdi:
– Bence evvela aile adlarından başlamalıdır. Bütün medenî milletlerde her aileye mahsus bir unvan vardır ki, ekseriya şahsî addan sonra gelir; Frederik List, Viktor Hugo gibi. Bu mürekkep isimlerdeki birinci kelime şahsi ad, ikincisi aile adıdır. Milletimizde ise bugün, muntazam bir aile adı yoktur. Değil iki amcazadenin, hatta iki kardeşin bile aynı aileden oldukları isimlerinden anlaşılamaz. Sair milletlerde ise ailenin adı muntazam olduğundan kim kimin akrabası olduğu kolayca anlaşılır. Bu isim iştiraki, akrabalar arasındaki tesanüt ve samimiliği de kuvvetlendirir.
– Bizde aile isimleri yok gibidir diyorsunuz. O halde hangi kuvvet vücuda getirebilir?
– Nüfus kanunu bu işi yapabilir. Yeni nüfus kanununa şöyle bir ibare ilave edilebilir: Nüfus tescil edilirken her aileden bir aile adı kabul etmesi istenilir. Bir aile ismi gösteremeyenlere komün meclisince münasip bir aile ismi verilir. Bundan sonradır ki, nüfus defterine her fert aile ismi ile beraber ailesinin sahifesine kaydolunur. Ondan sonra resmi muamelelerde hep şahsi ismi ile beraber aile isminin zikredilmesi ve yazılması şart kılınır. Bu suretle aile isimleri bizde de yerleşmiş olur.
– Türklerde aile ismi hiçbir zaman mevcut olmamış mı?
– Bilakis eski Türkler aile ismine çok ehemmiyet verirlerdi. Sonraları bu aile isimlerinin şekilleri değişmiş de esası gene baki kalmıştır. Yani her devirde aile ismi ailenin başka bir dairesine izafe edilmiştir. Türklerde aile isminin tarihini aldığı muhtelif şekillere göre altı devre ayırabiliriz:
1- Boy devri: Eski Oğuzlarda, aile adı “boy” isminden ibaretti. Oğuz ili yirmi dört boydan mürekkepti. Bir adamın kim olduğunu tanımak için “Hangi boydansın?” diye sorulurdu. O da mesela: “Beğdili boyundanım” derse hangi aileye mensup olduğu anlaşılmış olurdu. “Boy” eski Oğuzlarda ailenin en büyük ve en çok tesanütlü olan dairesiydi. Fakat eski Oğuzlarda bugünkü Avrupalıların aksine olarak boy ismi şahsi addan evvel gelirdi: Salur Kazan, Bügdüz Emen gibi. Bunlardaki “Salur” ve “Emen” tabirleri birer Oğuz boyunun adıdır.
Şu kadar var ki, Macarlarda da aile ismi şahsi addan evvel gelir. Bu benzeyiş de Türklerle Macarlar arasında kadim bir münasebet olduğunu gösterir.
Bununla beraber Eski Oğuzlarda boy adının şahsi isimden sonra geldiği de görülmüştür: Yunus Emre, Tapduk Emre gibi. Emre bence Oğuz boylarından “Emre”dir ki, bugün “Emreli” demekteyiz. O halde eski Türklerde de bugünkü Avrupa milletlerinin isimlerine benzer adlara rast gelmiş oluruz.
2- Soy devri: Boyların inhilalinden sonra onların yerine soylar geçti. Bu devrede soy ismi evvel getirilir, ondan sonra “oğlu” yahut “oğullarından” tabiri, bundan sonra da şahsi ad getirilirdi. Karaman Oğlu Mehmet Bey, İsfendiyar Oğlu Şemsi Paşa, Aydın oğullarından İsa Bey gibi soy adı soyun müessisi olan bir dedenin adına istinat ederdi. Türkler, İslam devletleri arasında boy teşkilatını kaybettikten sonra bu ikinci devir başlamıştır.
3- Osmanlı devri: Osmanlı devrinde “oğlu” yerine “zade” tabiri getirildi. Bekir Paşazade Tevfik, Müftizade Osman, Katipzade Hasan gibi bugün ekseriyetle bu şekil muteberdir. Fakat Türkçülük cereyanından sonra yeniden “zade” yerine “oğlu” tabiri kullanılmaya başlamıştır.
4- Mahlas devri: Dördüncü devirde, aile adı yerine şahsi addan sonra “mahlas” denilen bir ad getirilmiş ve aile adı ikinci planda kalmıştır. Tevfik Fikret, Tahsin Nahit gibi. Bu devirde aile isimlerinin ihmale uğradığını, şahsi isimlerin çiftleştiğini görüyoruz.
5- Yanlış taklit devri: Bu devirde, Avrupa milletlerinde olduğu gibi aile adı yerini tutan “babanın ismi” getirilmeye başlandı ve güya “babanın ismi” bir aile adı oldu. Fakat her nesilde baba değiştiğinden aile adının da değişmesi lazım geldi: Akil Muhtar, Halil Ethem, Hamdullah Suphi gibi.
6- Avrupaî devir: Avrupaî devirde, dedelerinden birinin şahsi ismi yahut hirfetinin “meslek ya da sanatının” ismi, Avrupa’da olduğu gibi aile ismi itibar olunarak bütün nesillerde şahsi isimden sonra getirilmek suretiyle başlayacaktır. Ali Çapan, Ahmet Avunduk gibi. Mesela Hamdullah Suphi Bey’in oğulları ve torunları hep “Suphi” olacaktır.
İşte yeni nüfus kanununca mecburi addedilmesi lazım gelen ve nüfus defterlerinde esas olacak olan aile ismi, şu son tarzda olmalıdır. Bu şekilde hem aile ismi birçok nesiller devam eder hem de “oğlu” ve “zade” gibi fazla tabirlerden azade bulunmuş olur. Münevverlerimiz, kanundan evvel bunu kabul etseler daha iyi olur.
KAYNAKÇA
Gökalp, Ziya. Çınaraltı Yazıları. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 2016. s.43-45.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.