Uzun süredir sabırsızlıkla beklediğimiz an sonunda gerçekleşiyordu… Anadolu’nun her köşesinden, içimizde alevlenen heyecanla bir araya gelmek için çaba harcayan arkadaşlarımız ve hatta Türk dünyasının dört bir yanından gelen can kardeşlerimiz, bu özel günün davetlileriydi. Gençlerin büyük abisi, Yeni Ufuk ve Mefkûre Mektebi’nin gururu, Acıpayam’ın yiğidi Berkan Sözer ve Aybike Yıldız ablamızın hayatının en mutlu günü idi.
Kalpler, umut ve sevinçle dolup taşıyordu. Bu özel an, sevginin ve birlikteliğin kutlandığı, coşku ve neşeyle dolu bir kutlama için mükemmel bir fırsattı. Her bir davetli, sevdiklerinin bu mutlu birlikteliğe tanıklık etmek için bir araya gelmişti. Düğün, Denizli’nin güzel ilçesi Acıpayam’da gerçekleşecekti. Bir Türkistanlı gözünden ilk defa bu tarz bir düğün görüyordum. Bu yüzden herkesten daha çok heyecanlıydım. Belki de oradakilerin de çoğu aynı olmalıydı. Düğün, geçmiş yılların geleneksel Türk törelerine, örf adetlerine en önemlisi de kültürümüze yakışacak şekilde planlanmıştı ve bu durum, heyecanımı daha da arttırıyordu.
O gün de geldi ve Anadolu’nun her ilinden yollara düştüp akın akın Denizli’ye ve cumartesi sabahı Acıpayam’a doğru yol alıyorduk. O özel günün, ilk baştan hayatımdaki görebileceğimiz en güzel toylardan biri olacağını hissediyorduk. Düğün her ayrıntının özenle düşünüldüğü, geleneksel Türk adetlerinin canlandığı bir atmosferde gerçekleşiyordu. Herkesin üzerinde o millî giysiler, gözleri kamaştıran, her yörenin desenli, derin anlam taşıyan kıyafetleri dikkatleri çekmişti. Sokakta uzun kuyruk oluşturan konvoyumuz ile dağlarından yiğit doğuran Acıpayam ovasına da varmış idik. Sabahtan damadımızı aldıktan sonra evin önünde bir ateşin damat tarafından yakılması ile toy başlıyordu ve o ateş, toy bitene dek sönmeyecekti ki bu muhteşem bir adetti. Ateşimiz yanıyor toy yeni başlıyordu ve evin karşı tarafındaki camiye doğru hep bir ağızdan gür seslerle:
Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed,
Gel şefâat eyle kemter kuluna
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Mü’min olanların çoktur cefâsı
Ahirette olur zevk-u sefâsı,
On sekiz bin âlemin Mustafâ’sı,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Yedi kat gökleri seyrân eyleyen
Kûrsûnün üstünde cevlân eyleyen
Mi’râcda ümmetin Hak’dan dileyen,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Aşık Yunus neyler cihânı sensiz,
Sen Hak Peygambersin şeksiz, şüphesiz
Sana uymayanlar gider imânsız,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed.
İlahî eşliğinde Acıpayam’ın ve oralara ait sağdıç güveyi denen adedi görmüş ve öğrenmiş olduk. Bu adete kaybolmak üzereyken tekrar o gün iştirak etmek hepimize nasip olmuştu. Sağdıç güveyi, o gün gerçekleşen törenlerin önemli bir parçasıydı ve bu adetin yeniden canlandırılması büyük bir anlam taşıyordu. Sağdıç güveyi sırasında, caminin önüne Türk motifleriyle süslenmiş bir kilim serildi ve üzerine seccade koyuldu. Bu ritüel, davetlilerin katılımıyla gerçekleşen anlamlı bir törendi ve Türk geleneklerine olan bağlılığı simgeliyordu. Sağdıç güveyi, düğünün unutulmaz anlarından biriydi ve bu geleneksel adetin tekrar canlandırılmasıyla, geçmişin izleri gelecekle buluşuyor, kültürel bir bağın korunmasına katkı sağlanıyordu. Bu özel an, davetlilerin gözünde unutulmaz bir anı olarak yer ediyor, düğünün anlamını ve değerini daha da artırıyordu. Ardından damat, cami önüne oturtularak, imam tarafından Kuran ayetleri ve dualarla uğurlanıyordu. Oradan da düğünün gerçekleşeceği büyük alana doğru yolculuk başlıyordu.
Düğünün gerçekleştiği mekâna Ay Yıldız mekânı demek istedim çünkü girişte bizi ay yıldızlı büyük bir kapı karşılıyordu. Toyun gerçekleştiği mekân, masalsı bir atmosfere bürünmüş bir peri masalını andırıyordu. Her bir detayın incelikle düşünüldüğü süslemeler, mekânı adeta bir estetik şölene dönüştürüyordu. Renkli çiçekler ve ışıl ışıl dekorlar, mekânı büyülü bir havaya sokuyordu. Mekândaki ağaçlarda asılı olan şekerler ve bir horoz da dikkatleri üzerine çekiyordu. Şekerler, süslemelere eklenen tatlı dokunuşlarla atmosferi daha da canlandırıyordu. Bir horoz ise herkesin dikkatini çeken bir ayrıntı olarak ağaçta yer alıyordu. Bu da Türk kültürünün bir parçası olmalıydı. Bu mekânda gerçekleşen toy, sadece bir etkinlik değil, aynı zamanda bir masalın içine dalış gibiydi. Her anı büyüleyici bir anıya dönüşen bu özel gün, katılımcılarına hayal dünyalarında gezinti imkânı sunuyordu. Bu muhteşem atmosfer ve özenli süslemeler, düğünün her bir aşamasında büyülü bir deneyim yaşatan bir peri masalına dönüşüyordu.
Düğünün geçmiş yıllardaki Türk geleneklerine uygun olarak planlanması, hepimiz için gerçekten bir etki yaratıyordu. O gün, ben de adeta bir zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissettim. 70’li ve 80’li yıllardan esintiler taşıyan gelenekler, bu özel günü daha da anlamlı kılıyordu. Geleneksel Türk müziği, davul zurna eşliğinde yapılan oyunlar ve çeşitli ritüeller, büyük bir coşkuyla yaşanıyordu.
Düğün yemeği, Türk mutfağının en lezzetli tatlarını sunuyordu. Geleneksel keşkek, tarhana çorbası, ekmek ve pilav gibi yemekler, Türk kültürünün büyük bir zenginliğini temsil ediyordu. Misafirler, bu zengin menüyle ağırlanıyor ve Türk mutfağının eşsiz lezzetlerini tadıyorlardı. Her bir tabak, usta eller tarafından özenle hazırlanmış ve misafirlere sunulmuştu. Bu lezzetler, sadece damakları değil, aynı zamanda birlik ve beraberlik duygularını da harekete geçiriyordu. Düğün yemeği, Türk mutfağının mirasını taşıyan hakiki lezzetlerle doluydu. Keşkek, buğday ve etin bir araya gelerek uzun süre pişirilmesiyle elde edilen bir yemekti ve davetlilerin beğenisini kazanıyordu. Tarhana çorbası ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden biriydi. Ekmek ve pilav da sofranın başköşesinde yer alıyor, yemeklerin lezzetini tamamlıyordu. Toy yemeği sadece bir besin kaynağı olmanın ötesinde, birlikte paylaşılan bir deneyimdi. Davetliler, bir araya gelerek sofrada birlikte oturuyor, yemeklerin tadını çıkarırken birbirleriyle sohbet ediyor ve güzel anılar biriktiriyordu. Bu lezzetli yemekler, misafirleri bir araya getirerek birlik ve beraberlik duygularını güçlendiriyor, düğünün atmosferine anlam katıyordu. Toyun yemeği, Türk misafirperverliğini ve sevgiyi yansıtan bir öğeydi. Misafirler, bu lezzetli yemeklerle ağırlanarak hoşnut ediliyor, sıcak bir karşılama ve sevgiyle karşılanıyordu. Bu yemekler, bir arada olma ve paylaşma kültürünün bir parçasıydı, misafirler arasında bağları güçlendiriyor, unutulmaz anılar biriktiriyordu.
Diğer bir yandan yağlı güreş, Türk kültüründe köklü bir geçmişe sahip olan ve geleneksel bir spor olarak kabul edilen önemli bir etkinlikte devam ediyordu. Pehlivanlar, yağlanmış bedenleriyle mücadele ederken, davetliler büyük bir heyecan ve coşkuyla onları izliyordu. Bu görkemli gösteri, güreşin dayanıklılık, cesaret ve gücü simgelediği Türk milletinin öz değerlerini yansıtıyordu. Pehlivanlar, özel olarak hazırlanan yağla kaplanmış bedenleriyle birbirleriyle güreşirken izleyiciler de bu gösteriyi heyecanla takip ediyordu. Davetliler arasında oluşan tezahüratlar ve alkışlar, güreşin coşkusunu daha da artırıyor ve düğünün atmosferini şenlendiriyordu. Bu muhteşem gösteri, Türk kültüründe köklü bir geçmişe sahip olan ve millî bir spor olarak kabul edilen yağlı güreş geleneğini yaşatıyordu. Davetliler, bu oyunları izlemekle kalmayıp aynı zamanda Türk milletinin gücü ve dayanıklılığına hayranlık duyuyor, bu değerleri kutluyordu. Yağlı güreş oyunları, düğünün unutulmaz anlarından biri olarak, Türk kültürünün vazgeçilmez bir parçasını yansıtıyordu.
Gelin arabamız, Türk motifleriyle süslenmiş muhteşem detaylarıyla Türk kültürünün eşsizliğini yansıtıyor ve herkesin heyecanını dahada artırıyordu. Gören herkesi büyüleyen bu görkemli süslemeler, yol boyunca oluşturduğumuz uzun konvoyla çevredeki insanların da ilgisini üzerimize çekiyordu. Gelinimizi almaya geldiğimizde de Türk oyun havaları eşliğinde davul ve zurnalarla coşkuyla ilerliyorduk. Gelin evine doğru adımlarımızı atarken Türk oyunları eşliğinde özellikle Zeybek ve Teke yöresinin renkli figürleriyle giriş yaptık. Her adımda Türk kültürünün o eşsiz danslarını sergilerken, gelin arabamızın da süslemeleriyle dikkatleri üzerimize çekiyorduk. Türk töresine göre damadın bir koçla gelme adeti, herkesin dikkatini çekiyor ve bu önemli detayın unutulmamasına özen gösteriliyordu. Koçumuz da tamamen boncuklu, Türk motifleriyle süslenmişti ve belinde ay yıldız, zemin kan kırmızısı Türk bayrağıyla özdeşleşiyordu. Gelinimizi alıp tekrar Acıpayam ovasına yol aldık. Bu özel günümüz daha yeni başlıyordu. Toyun olduğu mekâna girişimizde kalabalık el ele tutuşarak gelin damada eşlik edilerek hep bir ağızdan:
Güvendik biz sana Türkeş,
Sensin Alparslanlara eş.
Milletimin gözü yaşlı,
Kurtar onu Başbuğ Türkeş.
Başbuğ Türkeş başbuğ Türkeş
Sensin Alparslanlara eş
Milletimin gözü yaşlı
Kurtar onu Başbuğ Türkeş
Anadol’um yetim kaldı.
Moskof, Mason yurda doldu.
Türk Milleti hep ağladı.
Kurtar onu Başbuğ Türkeş.
Başbuğ Türkeş Başbuğ Türkeş
Sensin Alparslanlara eş
Milletimin gözü yaşlı
Kurtar onu Başbuğ Türkeş
Gözlerimiz umut ve sevinç gözyaşlarıyla dolmuştu. Ay yıldız düğün mekanımıza doğru ilerledik. Ay yıldızlı bayrağın gururla dalgalanması, Türk kültürünün gücünü ve birliğini simgeleyen o bayrağın altında, gelin damadı bekleyen eski geleneksel Türk çadırı karşılıyordu. İçindeki desenli kilimler ve tarihî eser niteliğindeki objeler, insanı büyüleyen detaylarla doluydu. Düğünümüz, Türk kültürünün zenginliklerini yaşatan, coşkulu ve unutulmaz bir kutlama için heyecanla devam ederken, geleneksel Türk oyunlarıyla renklendi. Zeybeğin türlerinden olan Sarı Zeybek, Harmandalı, Denizli oyun havaları ile devam ederken damadın Köroğlu oyunu ile sahneyi canlandırmasının ardından Güneydoğu’ya has halay oyun havalarıyla toya gelen misafirleri de oturduğu yerlerinde halay çekmeleri dikkat çekiyordu. Ege bölgelerinin Teke yöresi oyunlarıyla devam ederken izleyenden oynayanların sayısı çoğalıyordu. Devamında Mardin havası esmeye başladı. Reyhani havası ayrı bir güzellik katı. Düğünü düğün yapan bu oyunların ardı görünmüyordu. Bu toyda Türk dünyası unutulmaz elbette. Türk dünyasından havalar başladı dört bir yandan gelen kardeşlerimizle devam ediyordu. Türkmen Halayı, Kara Corgo, Elçibey havası, eller havada bozkurt selamlarıyla Genç Osman, Ölürüm Türkiyem ve son dakikalarda o kalabalığın bir olup Çırpınırdı Karadeniz türküsünü söylemek hayatımızdaki en güzel ve unutulmaz anılardan biri oldu desek de mübalağa olmaz. Bu oyunlar, coşkulu atmosferimize enerji katan ve geleneksel Türk kültürünü yansıtan önemli birer unsurdular.
Düğün mekânımız da Türk motifleriyle süslenmiş, her ayrıntısıyla göz kamaştıran bir güzelliğe sahipti. Türk motiflerinin yer aldığı detaylar, toyumuza ayrı bir renk ve estetik kazandırıyordu. Bu muhteşem süslemeler, Türk kültürünü yansıtan ve kutlamamızı daha da özel kılan unsurlar arasındaydı.
Bu evliliğin birleşmesi, Türk dünyasının da birleşmesine vesile olsun diyerek, tüm Türk’ün toyu kültürüyle beslensin, Türk’e yakışan toylar olsun inşallah. En kötü günleriniz bu toy gibi geçsin. Allah’tan hepinize mutluluklar dilerim.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.