Kapkaranlık her yer. Suskun kuşlar, duvarlar daha soğuk. İçimde bir huzur, bir teslimiyet. Tabii bir de hasret. Sevgili anneciğim, sevgili babacığımla başladığım mektup da bitti. Birazdan son bulacak ömrüm gibi bir şeylerin de sonu geldi. Alın yazımız böyle yazılmış, neyleyim.

Şimdi de geçen ömrümü düşlüyorum. Bir bir hesaba çekiyorum kendimi. Çok şükür, yolumu Allah’ın razı olduklarıyla geçirdim ve yine çok şükür O’nun yapmamdan razı olmayacağı hiçbir şeyi yapmadım. İçim rahat. Ah bir de nişanlım gelmese aklıma. Benden sonra yuvasını kursun, anne olsun. Unutsun beni, acı çekmesin, hep mutlu olsun. Allah’ımdan bunu canı gönülden istiyorum. Birden düşlerimi bir ses böldü. Evet, gelmişti o an. Sallanıverecek olan vücudumu düşledim. Sonra içimi bir boşluk kapladı. Şimdi asacaklar beni. Burada son bulacak kısacık hayatım. Ben Mustafa Pehlivanoğlu. Bir sağdan bir soldan diyerek asılan Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu. Kalemimi kırdılar, sehpama tekmeyi attılar.

Unutmayın diye yazıyorum. Yaşadıklarımızı unutmayın ki siz de aynı şeyleri yaşamayın. Cellatlarınızı tanıyın ve onlara kanmayın. Bugün beni iftirayla iki yıl hapiste yatırıp uydurdukları “bir sağdan bir soldan” şiarıyla beni asanlar, bir gün gelecek size de musallat olacak. Çünkü onlar biliyorlar ki Mustafalar asılsa dahi Yağmurlar ölse dahi bu dava yere hiç düşmeyecek. Bizi bizden daha iyi tanıyorlar. Bizi tehlikeli görüp önümüze her fırsatta işkenceleri, idamları getiriyorlar. Bu sefer bayrağı düştüğü yerden alanlar daha hızlı, istikrarlı, gözü pek, akılcı, güçlü bir şekilde önden gitsin diye hatırlatacağım size bir şeyleri. Ne olur dikkatli dinleyin beni.

Takvim yaprakları bu kez de 1980’li yıllara savruluyor. Darbenin yaşadığı zaman o zamanda yaşayan herkesin mıh gibi hatırında. O zamanları genel olarak değerlendirirsem, 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen askerî darbe tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. Millet adına yönetime el koyduklarını söyleyenler bu milletin evlatlarını hedef almış ve onları karanlık zindanlara atıp türlü işkencelerle hürriyetlerinden alıkoymuşlardır. Başbuğ Alparslan Türkeş başta olmak üzere MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nda 587 Ülkücü idam ile yargılanmıştır. Sadece beni değil, Ahmet Kerse’yi, Ali Bülent Orkan’ı, Cengiz Baktemur’u, Cevdet Karakaş’ı, Fikri Arıkan’ı, Halil Esendağ’ı, İsmet Şahin’i, Selçuk Duracık’ı asan bu düzen, bizlerin işkenceye boyun eğmediğimizi, Allah yolundan dönmediğimizi görmüşlerdir. Kenan Evren denen kişi, Türkiye’nin iç ve dış düşmanlarının tahriki içinde olduğunu, devletin başlıca organlarının işlemez durumda olduğunu, ülkenin savaş eşiğine geldiğine vs. söyleyip darbeyi gerçekleştirdi. Darbeden önce onlar serin odalarda oturup keyifleri yerinde yiyip içerlerken biz bu milletin içinde bu millete karşı olanlarla, bölücülerle sokakta çatışıp ölüyorduk. Ama onlar, biz ölürken sessiz kalanlar, ellerine urganları aldığında yine bizden canlar aldılar. Bizden korkan bu düzen, emin ol sevgili ülküdaşım hala bizden korkmakta. O yüzden sana belli başlı öğütler vereceğim. Şartlarınız bizimkisi gibi değil, o yüzden yapacaklarınız da farklı. Verdiğim öğütleri lütfen dinle ve uygula. Bunlar senin kendi hayatını düzene koymanda yardımcı olacak birkaç madde. Emin ol bu kadarını bile hayatında uygulasan kendi hayatında da bu dava için yapacağın işlerde de çok başarılı olacaksın. Sana tavsiyelerim şöyle:

-Düzenli okuma: Bildiğim şey çok desen de emin ol bilmediğin çok ama çok şey vardır. Bir Türk milliyetçisi milletini ilgilendiren konular başta olmak üzere birçok konuda okuma yapmalı, araştırmalarla bilgilerini daha da arttırmalıdır. Okuma yaparken de bu okumayı sistemli bir şekilde yapmalıdır. Birbirinden aykırı konularda düzensiz okuma yapmak bir alanda derinleşmeyi önler. Ayrıca okuma yaparken hayatımızda bunu bir düzene oturtmak önemlidir. Ülkücü her an kendini geliştirmeli ve ömrü boyunca öğrenmekten bıkmamalıdır.

-Zaman yönetimi: Hayatta yeri sonradan dolmayacak, geçtikten sonra değeri en çok anlaşılacak şey zamandır. İnsan ömrü sınırlı bir şekilde dünyaya gelir ve bu ömrün ne vakit dolacağını bilemez. Böyle bir belirsizliğin ortasında insanoğlu geçen her bir dakikanın kıymetini bilmeli ve zaman yönetimini sağlamalıdır. Bir gününün yönetemeyen insan ne bir ömrü ne de bir milleti yönetebilir. Yaşam amacına göre gününü planlayıp buna uyan insan ise her zaman başarılı olur.

-Fedakârlık: Türk milliyetçiliği davası kıskançtır. Her zaman ferdin hayatının merkezinde olmak ister. Hep ilgi ister. Türk milliyetçisi, davası için yeri gelir arkadaşlarına ayırdığı vakitten fedakârlık eder, yeri gelir ailesine ayırdığı vakitten.

-Erken kifayet duygusu: Hiçbir zaman oldum deme. Gelişmeye ve kendini geliştirmeye her zaman açık ol. “Ben oldum” deyip bununla böbürlenmeye başladığın an bil ki o zaman kaybetmişsindir.

-Düzene uymama: Dışarıdaki insanlar günlerini eğlenceden eğlenceye koşarak geçirmekte. Kimi sevgilisiyle gününü gün etmekte kimi ise son ses müzikli ve içkili mekanlarda nefsine yenilmekte. Böyle bir hayatta dünya zevklerini elinin tersiyle itmek çok zor. Sevgili ülküdaşım, ömrünün sonuna kadar bu dünyanın nimetleriyle sıkça sınava tabii tutulacaksın. Burada yapman gereken şey bu dünyanın geçici heveslerini elinin tersiyle itip bu dünyadaki imtihanın hakkını vermek. Biz zamanında paraya pula, kadına aşka hiçbir şeye teslim olmadık, sen de olma. Düzenin yarattığı “normal” olarak sunduğu hiçbir şeye boyun etme, düzene uyma.

Bunlar benden kısa da olsa birkaç tavsiye. Geçmişten gelip kafanı da çok şişirmek istemiyorum. Son olarak sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum.

Ailem ben asıldıktan üç gün sonra öğrendi öldüğümü. Ailemi mezarıma bile yaklaştırmadılar. Bizim ölümüzden bile korkuyor bu kahpe düzen. Dirimiz de ölümüz de yeter onları ürkütmeye ama sen yaşa. Sana düşen budur. Benim yapamadığım onca şeyi benim adıma da yap. Ben Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu. Bu yazıyı okuyan sizlere bu metin benim açık mektubumdur. Daha da zor belki imtihanın. Pes etme, düzene uyma, inan, kendine ve milletine güven. Evelallah zafer bizimdir.

“Ölümüme karar verenler, idam edenler Allah’tan bulsunlar. Şunu hiçbir zaman unutmasınlar ki, Mustafalar ölür fakat milliyetçilik fikri ve mücadelesi ölmez.”

“Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin.”

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.