Giriş
Kafkasya’da birçok olay, savaş ve işgal olmuştur. Bunlar arasında Rus istilası ve Kafkasyalıların arasından ortaya çıkmış olan Çeçen Şeyh Mansur’un başlattığı Gazavat fikri, Kafkasya ve Rus-Kafkas savaşları tarihini derinden etkilemiştir. Bu fikir, zamanla efsaneleşecek, insanlara ilham olacak karakterlerin de doğuşuna sebep olacaktı. Gazavat, İmam Mansur’un Ruslara karşı başlattığı cihat hareketiyle başlayacak, İmam Mansur’un Osmanlı paşaları ile Anapa’da esir düşmesiyle tamamlanacaktı. Dinî ve kültürel bir hareket olan Gazavat, Anadolu’nun içlerinden ve Kafkasya’nın dört bir yanından katılımcılarıyla büyüyecek ve Rusların başlatmış olduğu sıcak denizlere inme politikasının önüne geçecekti. Çeçenistan’ın Aldı köyünde başlayan hareket, bütün Kafkasya’ya yayılacak ve Osmanlı sarayında dahi ses uyandıracaktı. Şeyh Mansur’un ortaya attığı Gazavat; Çeçen, İnguş, Adigeler ve Dağıstanlılar arasında bir birlik ve Kafkas halkları için bir ülkü hâline gelecek olan Birleşik Kafkasya’nın ilk örneğini oluşturacak, Şeyh Mansur ise Gazavat’ın fikir babası olacaktı. Mansur çok savaş vermiş ve birçok zafer kazanmış bir komutan ve dinî bir liderdi. Mansur’un son zamanlarında yaptıkları, Gazavat’ın oluşumunu tamamlamıştır. Mansur’un ölümünden sonra yaşanan fetret devri, Dağıstan İmamı Gazi Muhammed ile son bulmuştur.
Gazavat’ın Doğuşu ve Şeyh Mansur
Kafkasya; coğrafyasıyla, toplumuyla ve kültürüyle dünya üzerindeki birçok yerden daha farklıdır. Öyle ki Kafkas halkları, tarihleri boyunca birçok zorluk yaşamış, bazıları dünyanın farklı bölgelerine buradan göç etmiş ve huzuru farklı yerlerde aramıştır. Kafkasya’yı, tarihi boyunca pek çok istilacı kavim istila etmiş ama en derinden etkileyen istila, Ruslar tarafından gerçekleşmiştir.
1502 yılında Altın Orda’nın dağılmasıyla birlikte sıcak denizlere inme politikası güden Rusya, 1547 yılında tahta geçen, korkunç lakabıyla da bilinen Çar 4. İvan’la bu politikayı uygulamaya koydu. 16. yüzyılda Ruslar, güneye doğru ilerlemeye başladı ve Kazan ile Astrahan Hanlıklarını ele geçirdi. Bu ilerleyişin ardından Ruslar, Kafkasya halkları ile sınır olmuştu. Bu durum Kafkas kabileleri arasında fikir ayrılıklarına sebep olmuştu. Diğer Kafkas halklarında olduğu gibi Çeçenlerde de bazı kabileler, Rusya’ya yanaşmaya başladılar.
Osmanlı ve Kırım Hanlığına karşı Rusya’dan himaye istemek için Çeçen Beyi ve 150 kişilik bir heyet, Moskova’ya gitti. Çar 4. İvan, Osmanlılar ile iyi ilişkiler kurmayı amaçladığı için sadece Kırım Hanlığına karşı Çeçen ve Adigelere himaye sağlayabileceğini söyledi. 1586 yılında İberya kralı Aleksandır, güçlü bir Hristiyan devleti olan Rusya’dan, Dağıstan’da hüküm süren Kumuk Türklerinin lideri Tarho Şamhalı’na karşı destek istedi. 1594 yılında Ruslar, Kont Hvorostin’in komutasındaki orduyu Dağıstan’a gönderdi. Bu ordu, Tarho şehrini işgal etti. Kafkasyalılar tarafından toplanan bir orduya karşı koyamayan Ruslar geri çekildi. Sulak Irmağı yakınında bu Rus ordusu, Kafkasyalılar tarafından imha edildi. Bu olay 20. yüzyıldan önce Ruslar ile Kafkasyalılar arasında yaşanan ilk savaştı. Bu savaştan sonra Buturlin komutasında altmış bin kişilik ikinci bir ordu Kafkasya’ya gönderildi. Kumuk Şamhalı tarafından kuşatılan bu ordu da Sulak Irmağı kenarında yenilgiye uğratıldı. Yaşanan iki büyük yenilgi, Rusya’yı Kafkasya’ya karşı bir süre yıldırdı. 1718 yılından itibaren Kafkasya’ya Ruslar tarafından birçok kale inşa edildi. Bu, Rusya’nın Kafkas hattını iyice kuvvetlendirdi. Rus-İran savaşları devam ederken Deli Petro olarak da bilinen Çar 1. Petro için Çeçenistan artık ordularını tutabileceği güvenli bir yer hâline geldi. Çeçenlerin bir süre sonra silahlanması ve 7 Temmuz 1732 yılında Yarbay Koh komutasındaki Rusları yenmesiyle bu durum değişti. 1735 yılında Kırım kuvvetlerine karşı da başarıya uğrayan Çeçenler, artık sadece Ruslara karşı değil onlarla iş birliği yapan Kabardey, Kumuk ve diğer halklara karşı da mücadele ediyorlardı. Bu dönemlerde Çeçen aşiretler, kurdukları ordularla çeşitli zaferler kazanmışlardır. İşte bu, Kafkas tarihinde büyük etki uyandıracak Gazavat’ın doğuşuna sebep olacaktı.
Kafkasya tarihindeki en büyük olaylardan bir tanesi de Gazavat’tır(Müridizm). Gazavat mânâsı itibarıyla ilahî bir emir üzerine veya ilahî bir amaç için savaşmak demektir. Ruslar bu durumdan bir hayli rahatsız olmuştu. Gazavat’ı; kölelik kafasından çıkamayan, gerici zihniyete bağlı, ilkel, köktendinci ve cahil olarak yaftaladıkları Kafkas topluluklarını asla haklı görmemek için Müridizm olarak adlandırdılar. Bu, tarikat ile ilgili bir isimden ziyade köle mânâsı taşıyan bir karalama çalışmasının ürünüdür..
Tarikatların çokça bulunduğu Çeçenistan-Dağıstan bölgesinde en çok Nakşibendiyye ve Kadiriyye tarikatları yaygındır. Bu, o coğrafyada dinin ve din adamlarının etkisini artırıyordu. Ruslara karşı süregelen ufak çaplı mücadeleler olsa da Kafkasyalılar bir birlik içerisinde değildi. İşte bu durumu değiştirecek ve 1784 yılında Ruslara karşı bir hareket başlatıp bütün Kafkasya’yı birleştirecek olan İmam Mansur, Gazavat fikriyle ortaya çıkacaktı.
Gazavat’ın ilk önderi Şeyh Mansur, Nakşibendiyye tarikatına mensuptur. Dağıstan’da Nakşibendiyye tarikatına intisap etmiştir. Şeyh Mansur, gerçek bir Dağlı ve Aldı Aul’dan bir Çeçendi. O, Mansur adını halkı tarafından önder seçildikten sonra almıştır. Gençliğinde ise sonradan Rusların Uşurma diye telaffuz ettikleri Uçermak (Uşurmek) adını taşımıştır. Nakşibendi Şeyhi ve Aldı Camii imam hatibi olan Şeyh Mansur, 1784 yılında Rusların Çeçenistan’a saldırması üzerine Ruslara karşı savaş ilan etmiştir.
Mansur, halk arasında her geçen gün nüfuzunu artırıyor ve çevresinde daha çok insan topluyordu. Bu durumdan endişelenen Ruslar, Albay Pieri komutasında bir orduyu, Aldı Aul’a göndermişti. Aldı Aul’u ele geçiren Ruslar, Mansur’u burada bulamadılar. Rusları dönüş yolunda pusuya düşüren Mansur, burada büyük bir zafer kazandı. Bu Mansur’un namının artmasına yaradı ve ileride Ruslara karşı ciddi bir tehlike olmasını sağladı. Kumuklardan da yardım alan Mansur, Terek Nehri boyunca ilerleyip Rusların kontrolünde bulunan birçok kaleyi ele geçirmişti. Kızlar Kalesi önlerinde durdurulan Mansur, yönünü çevirmiş ve Giorgievsk’e saldırarak orayı ele geçirmiştir. Mansur, gücünü ve topraklarını genişletmişti.
Mansur’un bu şekilde ortaya çıkışı, Osmanlı sarayının da dikkatini çekti. Padişah 1. Abdülhamid, Mansur’un hareketlerinden etkilendi. Çeşitli hadislerden rivayetler ve toplum arasında Mansur’a duyulan ilgi, onu adeta ilahî bir karakter hâline getirmişti. Mansur’un araştırılması ve bunun düşmanın hilesi olup olmadığı konusunda emin olunması için Osmanlı padişahı emir verdi. Bazı paşalar Kafkasya’ya gelerek Mansur’u araştırdılar. Mansur’un karakteri ve başlattığı hareket ile ilgili Padişaha çeşitli raporlar verildi. Padişah, Mansur ve Gazavat’a ilgi duysa da elindeki İslam Hilafeti makamının tehlikeye düşeceği şüphesi, içine kurt düşürmüştü. Mansur’un yanına Anadolu’nun içlerinden insanların katılması ve özellikle Antep uleması Seyyid Halil Efendi’nin 200 kadar talebesiyle birlikte ona katılması, Osmanlı sarayını dehşete düşürmüştü. İlk izlenimde Mansur’a karşı şüpheli olan Sultan 1. Abdülhamid’in Mansur’a karşı bakışı, onun vermiş olduğu mücadele ve aldığı zaferler neticesinde değişmiş ve ona karşı içinde sempati uyanmıştır.
1787 senesinde Osmanlı-Rus Harbi’nin başlaması Mansur için adeta bir fırsat olmuştu. Mansur, Osmanlı sarayına ve Adige ile Dağıstan kabilelerine yazdığı mektuplar ile siyasî ayağını kuvvetlendirmiştir. Kafkasya’da adeta bir birlik oluşmaya başlamış ve Kafkas halkları, Mansur’un bayrağı altında toplanmıştı. Bu, Birleşik Kafkasya’nın ilk örneğidir. Şeyh Mansur, Ruslara karşı birçok zafer kazandı ve ordusunu, Kafkasya’nın birçok farklı kavminden katılımcılarla kurdu. Bu ordu, şer’i temeller üzerine kurulmuş, yirmi bin kişi civarında bir Kafkas ordusuydu. Kabardey’den Dağıstan’a kadar uzanan Kafkasya İmamlığının kuvvetiydi. Mansur, Osmanlılar ile beraber hareket etmek istemiş ama Kırım’ın kaybı neticesinde itibarı zedelenmiş Osmanlıların, Mansur’un kendilerine alternatif olması korkusu nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.
Dağlıların düzensiz bir ordu yapıları vardı. Gerilla usulü savaşıyorlardı. Ruslar ise düzenli ve taktiksel hareket ediyor ve Dağlılara nazaran top ve ateşli silahlar kullanıyordu. Dağlılara göre ateşli silahlar kadın işiydi ve gerçek bir Dağ erkeği asla bunu kullanmazdı. Bu geri kalınmışlık da Mansur’u derin düşüncelere itiyordu. Dağlıların, bu anlayışı değiştirmesi ve manevî olarak kendilerini düzeltmeleri gerekiyordu. Mansur, Ruslaşan Dağlıların durumunu görmüş ve bundan çok rahatsız olmuştu. Çünkü sigara, alkol ve uyuşturucu maddeler gibi Rusların kullanıp Dağlılara sattığı ürünler hem İslam ahlakına hem de Dağlıların töresine ters hareketlere sebep oluyordu. İşte Mansur önce bunu değiştirip sonrasında Dağlıları ahlakî ve medenî açıdan düzeltmeyi planlıyordu. Rus General Şemyakin de bu durumun farkındaydı ve Kafkasya’ya Mansur’a karşı bildiriler gönderiyordu. Şemyakin’in bildirileri etkisiz kalıyor ve Mansur’un Gazavat propagandasının altında eriyip gidiyordu. Mansur, bütün Dağlıların üzerinde yavaş yavaş etkisini daha da artırmaya başlamıştı. Rus hükûmeti; Dağlılar Birliği’nin, Türkiye ve İran topraklarına ve hatta Akdeniz’e inme planlarının önünde büyük bir engel olacağını biliyordu.
1785 senesinde Rusların Aldı Harekatı’nın sonucunda Mansur’un ele geçirdiği ganimet, dağlıların top ve tüfeğe karşı olan tutumunu değiştirecekti. Bu, o zaman mümkün olmasa da ilerleyen dönemde gerçekleşecekti. Mansur sadece bir din adamı olarak veya askerî bir figür olarak ortaya çıkmamış, Dağlıları birleştirecek ve onları maruz kaldıkları propagandadan çıkaracak, birçok koldan güçlendirecek Gazavat fikriyle ortaya çıkmıştı.
Ruslardan birçok kişi ayrılıp Mansur’un tarafına geçmişti. Mansur, yenilmez ve karizmatik bir karakterdi. Onun bu duruşu ve taşıdığı “Şeyh” ünvanı dinî bir karakter olarak da onu ileride tutuyordu. Sanki Kafkasya’daki halifeymişçesine insanlar ona bağlıydı. Kafkasya halklarını birleştiren ve onları bulundukları gerici kafadan çıkaran Mansur, aynı zamanda da Kafkasya’nın sahibi gibiydi. Ruslara karşı verilen mücadelede Müslümanlar, Müslüman Kafkasyalılar ve diğer Dağlı Kafkasyalılar onun yanındaydı. Öyle ki Osmanlıların içinde de ona karşı bir hayranlık vardı. Onun bu duruşu, sarayda Mansur’a yapılacak desteğin önünde duruyordu. Çünkü “Hilafet’ul-İslam” Osmanlılardaydı. Mansur’un böyle bir iddiası olmasa dahi Müslümanlar arasındaki popülerliği bu şüpheye sebep oluyordu.
Bütün bunlar olurken Ruslar, Mansur’dan kurtulmak istiyorlardı. Çünkü Mansur, Rusya sınırında güçlü bir rakip ve Rusya’nın geleceğini tehlikeye atan bir düşmandı. Belki de Mansur’un Rusları Kafkasya’dan tamamen atması, Rus İmparatorluğu topraklarında isyanlara sebep olacak ve bu fikir, Kafkasya’dan ayrılıp küresel bir cihat ideolojisine dönüşecekti. Gazavat, İmparatorluğun bütün emellerini yok edecek bir fikirdi ve Mansur, Gazavat’ın fikir babası ve lideriydi. Ruslar onu ortadan kaldırması için Potemkin komutasında büyük bir orduyu, Mansur’un üstüne gönderdi. O sırada Mansur, Laba ve Urupa Irmakları arasındaydı. Burada ufak çaplı çarpışmalar gerçekleşti ve Mansur yenilgiye uğradı. Anapa’ya ulaşan Mansur, bir süre burada bekledi. İlerleyen aylarda yine yenilgilere uğradı ve sonraki sene de Mansur’u yenilgiye uğratan Ruslar, onun bu yenilmez imajını kırmayı başardı. Taraftarları Mansur’un etrafından uzaklaşmaya başlamıştı. Mansur, yaşadığı üst üste yenilgilerden sonra taraftarlarının çoğunu kaybetmişti. Bir Türk kalesi olan ve hem Osmanlılar için hem de Ruslar için stratejik öneme sahip olan Anapa’ya sığınan Mansur, artık burada durma kararı aldı. Osmanlıların yanında güvendeydi ve buradan cihat çağrılarına ve öğretilerine devam ediyordu. Anapa’da bulunan Mansur’un ünü, Adigelerin arasında iyice yerleşmiş ve memleketinden uzak olan Mansur’un öğretileri burada da tam anlamıyla tutmuştu.
1788 senesinin son baharında Ruslar Anapa’yı kuşatmıştı. Ancak burada ağır kayıplar verdikten sonra geri çekilmeye başlamış ve bu sırada Adigelerin hücumuyla tam bir felakete uğramışlardı. Ruslar; Türkler, Adigeler ve Mansur’un kalede bulunan adamlarına karşı ağır bir yenilgi aldıktan sonra Kuban ötesine sığındı. Battal Paşa komutasındaki Osmanlılar, Rusların bu durumundan yararlanmak istedi ve ağır bir yenilgi alan Rusların peşine düştü. Osmanlılar, Karadeniz kıyıları boyunca ilerledikten sonra General Herman komutasındaki Rus ordusu ile karşılaştı. Battal Paşa’nın dirayetsizliği yüzünden Osmanlı ordusu yenilgiye uğradı ve Battal Paşa, Ruslara esir düştü. Bu durumu fırsat bilen Ruslar, Ocak 1791’de Anapa’yı tekrar kuşattılar. Rus ordusunun başına Potemkin’in yerine Kont Gudoviç atandı ve Gudoviç, büyük bir ordu hazırladı. Bu ordu on beş piyade taburu, üç bin keskin nişancı, elli dört süvari bölüğü, iki Kazak alayı ve elli toptan oluşuyordu. Anapa’yı kuşatan Kont Gudoviç, 22 Haziran’da burayı ele geçirdi. Ruslar, burada aldıkları zaferle sadece Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya’daki etkisini bitirmemişti, Mansur’u da nihayet ele geçirmişti. Anapa Zaferi, Rus tarihi için büyük dönüm noktalarından birisiydi. Çünkü Ruslar, Gazavat’ın babasını esir almışlardı. Mansur’un esareti, Gazavat’ı bitirmedi ama 32 senelik bir fetret dönemine neden oldu. Bu dönemde Tsontroy Madin Cammirza ve Taymin Biybolt gibi isimler çıksa da Rusya, bu boşluğu iyi değerlendirdi ve Kafkasya topraklarında yayılmaya başladı. St. Petersburg’a götürülen Mansur ise burada vefat etti.
Mansur’dan sonra gelecek liderler yaptıklarıyla destanlaşacak ve Ruslara uyku uyutmayacaklardı. Bunlar arasında adını çok duyduğumuz, ‘Kafkas Kartalı’ lakabıyla tanınan ve Kafkasya İmamlığının son reisi olan Dağıstanlı Şeyh Şamil de vardır.
Kaynakça
Erkilet, Alev. Ele Geçirilemeyen Toprak: Kuzey Kafkasya. İstanbul: Büyüyenay Yayınları, 2019
Güldağı, Mustafa. Derin Rusya. Ankara: Lopus Yayınevi, 2022.
Jamuhanov Culeyman Sultanovıç. Çeçenistan. TDV İslâm Ansiklopedisi. (İstanbul: TDV Yayınları, 1993, 8: 244
Kundukh, Aytek. Kafkasya Müridizmi: Gazavat Tarihi. İstanbul: Gözde Kitaplar Yayınevi. 1987.
Mansur, Şamil. Çeçenler. Ankara: Sam Yayınları. 1993.
Mustafa Aydın. Şeyh Mansûr. TDV İslâm Ansiklopedisi. (İstanbul: TDV Yayınları, 2010. 39: 60)
Tavkul, Ufuk. Kafkasya Gerçeği. İstanbul: Selenge Yayınları, 2015.
2024-05-27
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.