Sevdiğim bir yazarın kitabında şöyle bir cümle var: “Dünyaya neden geldiğimizi sorguladığımız kadar neye gelmediğimizi de sorgulamamız gerekiyor.” Cevap olarak da “Dünyaya kalmaya gelmedik.” cümlesini kuruyordu. Son zamanlarda bu kadar etkilendiğim, beni derin düşüncelere sevk eden başka bir kitap okumadığımı itiraf etmeliyim.

Kalmaya gelmediğimiz dünya için kalacak gibi çalışmak… Kalmayacağımız, daha doğrusu kalmaya gelmediğimiz hayat için bu kadar değer vermek dünyaya, size de çok boş gelmiyor mu?

Kalmaya gelmediğimiz hayat için kalp kırmaya ne kadar değer mesela? Ya da bir fakirin hayatını düzeltmek, bir garibanın karnını doyurmak, bir engellinin elinden tutmak varken kalmaya gelmediğimiz hayatta hesabımızda milyonlarla yaşamak mıdır hayatın gayesi?

Bir akrabamız hasta yatağında yatarken ve hastane masraflarını düşünürken bizim zevk-ü sefa, bolluk içinde yaşamamız, kalmaya gelmediğimiz ve kesin bilgi olarak söyleyebilirim ki kalmayacağımız hayat için ne ifade ediyor?

Komşumuz üç aydır et yiyemezken, çocuklarının ayakkabısı delikken biz onuncu ayakkabımızı alıyoruz. Yüz yıl yetecek kadar paramız varken sanki hiç paramız yokmuş gibi davranmak ne kadar ahlaklı bir davranış?

“Bir fikre adanmamış sadece yemek, içmek, uyumak ve mülk sahibi olmak için yaşanmış hayat, sorarım size hayat mıdır?” diyor, bakın Bahaeddin Özkişi.

Bir fikriniz ve buna ait bir zikriniz olmadan dünya ne kadar boş farkında mısınız? Önce kendi dünyasını sonra çevresini ve sonunda milletini, ülkesini değiştirecek fikirlerle büyüyen insanların ne kadar güzel insanlar olduğunun farkında mısınız? Peki dünyaya yemeye, içmeye ve mülk sahibi olmaya gelmiş gibi yaşayanların o kadar lüks, şatafat için nasıl mutsuz olduklarının farkında mısınız?

Kalmaya gelmediğimiz hayat için boş değil mi bu kadar dünyalık işler? Mesela ülkendeki sığınmacı sorunu seni etkilemiyor mu? Mesela emeklilerin ekonomik sıkıntıları seni düşündürmüyor mu? Mesela giderek kötüye giden kültürel kaybımız seni rahatsız etmiyor mu? Sesini çıkar güzel kardeşim. Madem dünyada kalmayacaksın o zaman dünyanı güzelleştirecek işlerle meşgul ol. Kendinden başkalarını da mutlu ettiğin sürece mutlu olacaksın.

Yetmedi mi miras yüzünden dayımız, amcamızla olan küslüğümüz? Her saniye yaklaştığımız ölüm, bizi çağırırken bir dönüm fazla bahçen olsa ne olur olmasa ne olur?

Can sıkıyor biliyorum bu söylemler. Hep tatilden hep en lüks mekanlardan, en güzel arabalardan bahsetmek gerekiyor. Kalmaya gelmediğimiz hayatın dünyada kalacak kısmından yani!

Zaten dünya tüm yönleriyle her geçen gün seni değiştirmek için uğraş veriyor. Dünyanın patronları seni senden alacak, sende sen bırakmayacak ne varsa önüne seriyor. Sen de dünyaya bağlanırsan “Ne yapalım yeni dünya bu şekilde, ben de dünyaya bağlanayım.” dersen nasıl olacak?

Peki çözüm ne? Diren kardeşim. Dünyaya bağlanmaya diren. Dünyada çalıştıklarının ne işe yaradığına bak. Ülken için milletin için dünya hiç yok olmayacakmış gibi çalış. Ülken için milletin için yarın ölecekmiş gibi hareket et.

Ve sev kardeşim.

Yürekten sev, menfaatin bitene kadar değil. Yardım et garibana. Elinden tut bir engellinin. Ayağa kalkması için belki sana ihtiyacı var. Amcan borç içinde yüzerken sen bir tane daha bahçe alayım, bir tane de villa yaptırayım derdine düşme. Kalmaya gelmediğimiz bir dünya için dünyada kalacak şeyler biriktirmek… Düşününce bile ne kadar saçma olduğunu anlarsın. Önce kendimizden başlayarak değiştirelim dünyamızı. Kalmaya gelmediğimiz dünyamızı… Eğer dünya bizi değiştirirse her şey için çok geç olabilir!

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.