Mitolojiler milletlerin Tanrı- âlem- insan tasavvurunu yansıtır, milletlerin en kıymetli kültürel ögelerini besler. Bu sebepten Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası olan Türk halk oyununun tohumlarını Türk mitolojisinde bulmak mümkün.

Mitoloji: Gerçekleri aklın alamayacağı bir biçimde yansıtan dil ve düşüncenin bütün imkânlarını bir araya getirmekle varlığın oluşumunun, ilkel toplumların bu varoluş sürecinde yerinin ve kaosu kozmosa dönüştüren mutlak gücün öyküsüdür.

Bir başka mitoloji tanımı şu şekilde; toplumların doğayı ve doğaüstünü, kuralları neden sonuç ilişkisi içinde anlamlandırma biçimidir ve bunu sembolik anlatım ve temsillerde yapar.

Tanımlardan anlaşılacağı üzere mitoloji de yaratıcıyı, yaratılışı ve yaratılanı anlama ve anlamlandırmanın üzerine anlatma vardır ve bu anlatma yalnızca dil ile gerçekleşmemektir Halk oyunlarını ilgilendiren kısım da burasıdır.

Türk halk oyunları: Seyircinin olduğu uygun bir ortamda, herhangi bir kişi tarafından, ritim(müzik) ve kıyafet(kostüm) ile belirli yer yer kalıplaşmış hareketlerin uyum içinde yapılmasıyla, göstermeye dayalı, kişiyi-olayları-duyguları ya da başka bir şeyi anlatan, izleyiciyi ve oynayan kişiyi etkileme amacıyla, geleneği-kültürü yaşamak/ yaşatmak ve aktarmak için icra edilen sanattır.

Halk oyunları gerek İslamiyet öncesi dönemde gerekse İslamiyet sonrası Türk kültüründe muhtevasını, yapısını, koruyabilmiş, günümüze kadar ulaşmayı başarmış temel kültür ögelerimizin başında gelmektedir.

Atalarımız halk oyunları ile hüznünü, sevdasını nakış nakış işlemiştir. Yeri gelmiş bir şaman bir dörtlük söylemiş, yeri gelmiş bir ozan mızrabına dokunmuş… Kâh Ege’de zeybek olmuş, kâh Güneydoğu’da halay…

Halk oyunlarını her yönüyle birkaç sayfaya sığdırmak çok zordur. Çünkü Türk halk oyunlarının temelleri ve mitoloji ile olan bağlantısı bizi İslamiyet öncesi döneme kadar götürmektedir.

İslamiyet öncesinde Türkler, Gök Tanrı dinine inanıyorlardı, din adamı olarak karşımıza Şaman çıkmaktaydı fakat şamanlar yalnızca din adamı değil o dönem için hekimlik, hâkimlik, psikologluk vb. pek çok görevi olan halka tesiri yüksek, gelenekleri yaşayan ve taşıyan kimselerdi. Halk oyunlarımızın bir milletin rüyası olan mitoloji ile bağlantılı olan noktası bu kimselerdir. Türk halk oyunlarının ortaya çıkışı Şamanlara dayanır.

Şamanların tesiri yüksektir zaten şamanlar da bunu hedeflemektedir. Şamanların dikkat çekmek, daha tesirli ve akılda kalıcı olmak için sığır, şölen, av, yuğ vb. (dinî ya da dinî olmayan) törenlerde konuşmalarını yer yer şiir gibi söylemelerinin sebebi budur. Hatta eski dönemlerde bulundukları bölgelere göre şaman, ozan, kam, baksı/bahşı olarak adlandırılan döneminin önde gelen, sevilen şairleri de vardır.

Bu şairlerin bu törenlerde kutsallık atfedilen kurt, at, kartal, pek çok yırtıcı kuş ve hayvanları yine dikkat çekmek, daha tesirli ve akılda kalıcı olmak amacıyla taklit etmeleri de Türk şiiri gibi Türk halk oyunlarının da temelini oluşturur diyebiliriz.

Şamanın isimlerinden birisinin ‘’oyun’’ olması, şamanın ritim tutmak amacıyla davula vurması, şamanın giydiği manyak adı verilen kıyafetlerindeki pek çok desenin halk oyunu kıyafetlerinde karşımıza çıkması, halk oyunu figürlerindeki hayvan taklitlerinin zeybekte kartal, Teke yöresinde keçi olması gibi pek çok benzerlik bunu kanıtlar niteliktedir.

Baksı geleneğinin tekâmül etmiş haline âşıklık geleneği diyoruz. Şaman, ozan ve âşıklık geleneği birbirine bağlı ve birbirinin devamı olarak bilinmektedir buradan yola çıkarak oyun, bügü ve zeybek benzetmesi yapmak herhalde yerinde olacaktır.

Yöre insanın mizacı türkülere yansıdığı gibi halk oyunlarının da temel tavırlarını oluşturmaktadır. Bu yüzden her bölgemizde ve Türk Dünyası’nın tamamında yöreye göre farklı ezgi ve figürler bizleri selamlamaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi zenginliğimiz, özgünlüğümüz halk oyunlarımıza da tesirini bırakmıştır.

Kültürümüzün büyük bir parçası olan halk oyunlarımız alelade bir müzik, herhangi bir kostüm ve rastgele hareketlerin yapılışı ile ortaya çıkan dans değildir. Ortaya çıkışı şamanlara dolayısıyla da Türk mitolojisine varan; felsefesi, müziği, ritmi kostüm ve figürleri ile Türk’ün kimliğini yansıtma vasıtalarından birisidir.

Yazıma Atatürk’ün şu sözleriyle son vermek istiyorum;

“Halk oyunlarını oynamak şeref, oynatmak görev, yaymak ve yaşatmak kutsallık kazanmaktır.”

KAYNAKÇA

Bayat, Fuzuli. Mitolojiye Giriş. Sf. 12.

Türk Halk Edebiyatı El Kitabı. Grafiker Yayınları. Sf. 290.

Çokdan, Rabia. Türk Mitolojisinde Musiki Anlayışı. Yeni Ufuk Dergisi. Ocak 2024

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.