Bir toplumun gelişmişlik seviyesini gösteren çeşitli temel unsurlar vardır. Bu unsurlar toplumu bilinçli hale getiren meziyetlerdir. Topluma bilinç niteliği kazandıran bu temel unsurlar içersinde en önemlilerinden biri, tarih bilincidir. Tarih bilincinden yoksun bir toplumun gelişmiş toplum olduğu düşünülemez. Türk toplumu ve tarih ilişkisine geçmeden evvel, tarih toplumlar için neden önemlidir ve toplumları neden gelişmişlik seviyesine yükseltir önce buna bakmamız gerekiyor.

Tarih, aynı zamanda milletlerin milli kimliğini oluşturan hasletlerden biridir. Tarihi olmayan, ortak hatıra mirası bulunmayan bir topluluğa, millet denilemez. Bununla beraber, sadece bir tarihe sahip olmakta milletler için yeterli değildir. Kendisini millet yapan tarihine bilinçsiz kalmış bir millet, kendi milli kimliği ile çatışma halindedir. Çünkü tarih bilinci, milletlerin halde ve gelecekte ne yapması gerektiğine dair, geçmişten gelen bir ışıktır. Tarih, milletlerin hem milli hafızası hem de bugün içinde bulunduğu vaziyetin bir açıklayıcısıdır. Eğer bir milletin tarihiyle olan irtibatı kesilirse, o millet başkalaşma sorunu ile karşı karşıya kalır, varlık mücadelesi vermek zorunda kalır. Tarihine bilinçsiz kalmış bir millet, kültürüne ve medeniyetine de yabancılaşır.  Buradan hareketle diyebiliriz ki; tarih, bir millet için üzerinde yaşadığı coğrafya gibidir. Tarih, her türlü saldırılara karşı milletlerin koruması gereken vatanıdır. Tarih bilinci demek, aynı zamanda mensubiyet şuuru demektir. Toplumların ait olduğu millete bağlılığını yaşatan ve arttıran bir unsur olarak tarihi bilinci, milli kimliği koruyan zırhlardan biridir.

Toplumlar, tarihe bilincine yanlış şekilde de sahip olabilirler. Bu nasıl olabilir? Tarih, bir bilim değil, çatışma aracı olarak kullanılır ve kullandırılırsa, tarihin bilimsel özelliği yok edilir ve ortaya bir savaş argümanı, bir algı aracı olan tarih çıkar. Yanlış tarihi bilinci ile tarih bilincine sahip olmamak arasında fark yoktur. Her iki durumda da tarihin bugünün anlaşılmasına hizmet etmesi mümkün olamaz. Tarihine bilinçsiz toplum ile yanlış tarih bilincine sahip toplum, hafızasını kaybetmiş toplumlardır.

Tarihe, dünya tarihi ve milletler özelinde bakıldığında, tarih şuuruna doğru ve yüksek şekilde sahip olması gereken milletler arasında en önde Türk milleti gelmektedir. Çünkü Türk tarihi, sadece Türk milletinin değil, sahip olduğu başarılar ve felaketler açısından zenginlikleriyle bütün dünya milletlerinin ders çıkarabileceği bir mecradır. Bu açıdan bakıldığında Türk tarihi, milli olmanın yanında evrensel bir niteliğe de sahiptir. Ancak uzunca bir süredir Türk toplumunda tarih mevzusu, çatışma aracı haline getirilmiştir. Siyasi mülahazalarda iddialara dayanak olarak seçilen tarihimiz, bu sebeple bilimsel kimliğinden uzaklaşma tehlikesi yaşamaktadır. Şüphesiz ki bu durum; Türk milleti üzerinde oynanan oyunlardan ayrı düşünülmemelidir. İdeolojik saikler, oluşturulmak istenen fısıltı tarihinin beslendirildiği kaynak yapılarak, Türk milletinin hafızasını kaybetmesi, kendi tarihine düşman yapılması hedeflenmektedir.

Toplum kesimleri içersinde, tarih bilincine sahip olmazsa olmaz olan kesim, o toplumun, o milletin milliyetçileridir. Türk milliyetçileri haklı olarak övündükleri Türk tarihine herkesten daha çok hâkim olmak zorundadır. Tarihe sahip olmayan toplumun millet olma evresine erişememesi gibi, tarih şuurundan uzaklaştırılmış, tarihi hafızasını yitirmiş, tarihine düşman edilmiş bir milletin milliyetçiliği ne derece yapılabilir? Bu durum, hakiki tarihi kodlara dayanmayan bir milliyetçiliği ortaya çıkarır. Oysa milliyetçilik, tarihi bir gerçekliktir. Onun için Türk milliyetçilerinin asli vazifelerinden biri, Türk tarihini siyasi mülahazaların dışında tutması ve Türk tarihine oluşturulan alternatif fısıltı tarihinin iddialarına, gerçek tarihin kodları ile yaklaşmasıdır. Nasıl ki üzerinde yaşadığımız coğrafyanın batısı da doğusu da bizimse, Türk tarihinin her dönemi de, Türk milletinindir. İşte Türk milliyetçilerinin topluma aşılması gereken doğru tarih bilincinin temeli burası olmalıdır. Asla unutulmamalıdır ki; milleti bir arada tutan unsurlardan biri, tarih birliğidir. Tarih birliği olmayan, tarihi ayrıştırılmış bir millet fiili coğrafyada bir arada yaşasa da, bir ve bütün olamaz. Türk milliyetçileri, Türk milletinin geleceğine yön verme ülküsünü, tarihin kodlarından feyiz almadan gerçekleştiremez. Öyleyse ortaya çıkan, milletin de Türk tarihinden doğru şekilde feyiz almasını sağlamaktır. Türk milliyetçileri, tarihi tecrübe ve başarıların üzerine kattıkları yeni değerler ile Türk milletini güçlendirip, geliştirebileceğinin bilincine sahip olmak zorundadır.

Milletlerin ‘’milli refleksleri ‘’ tarihi kökleri olan hareketlerdir. Milli refleks, tarih şuurunun milletlere kattığı bir değerdir. Türk milliyetçiliği, bu refleksin işlevsiz bırakılması durumunda, Türk milletinin geleceğini kurgulayamaz. Türk milliyetçileri, Türk milletinin varlık davasında tarihi ötelerse, milliyetçilik en büyük savunma silahı olmaktan çıkar. Bir Türk’ün, Türk tarihi gibi muhteşem bir tarihe sahip olduğunun bilincinde olmasına rağmen milliyetçi olmaması, Türk milletinin ders çıkaracağı bir tarihe rağmen bugün yine tarihte yaşadığı felaketlere benzer bir noktaysa sürüklenme durumu varsa, her ikisi de Türk milliyetçiliğinin sorunudur. Unutulmasın; Türklüğün geleceğine verilecek yön, Türk tarihinin şanlı ve kara sayfalarından tenzih edilerek verilemez…

Bir yanıt yazın