1. yüzyılda birleşik boylardan oluşan Kazak Birliği’nin dağılması sonrası Rus ordusunun Orta Asya’yı işgali kolaylaşmış ve Kazak toprakları art arda Rus hâkimiyeti altına girmiştir. İki asır süren Rus işgali sonrası 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlık kazanılmış ve Kazakistan Cumhuriyeti kurulmuş ancak uzun yıllar Rus hâkimiyeti altında kalınmasından dolayı birçok alanda Ruslardan etkilenilmiş ve bu etkiler Kazakistan Cumhuriyeti döneminde de hissedilmiştir. Bugün itibariyle Kazakistan, SSCB’den bağımsızlığını kazanan ülkeler arasında iktisadi bakımdan en iyi durumda olanıdır. Şüphesiz ki ülkenin hem dünya siyasetindeki saygınlığında hem de iktisadi anlamdaki başarısında Türk Dünyasının ‘’Aksakalı’’ olarak adı çokça zikredilen Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in izlemiş olduğu politikalar birinci derecede etkili olmuştur. Nazarbayev ortaya koyduğu yönetim modeli ile uzun soluklu bir devletin de temellerini atmıştır. Türk Cumhuriyetleri arasında kuruluştan bu yana hâlen devlet başkanlığı görevini yürüten tek isim olan Nazarbayev, ülkesinde ki demokratikleşme hareketlerine her geçen gün bir yenisini daha ekleyerek kendisinden sonrası için de hazırlık yapmaktadır.

Kazakistan kurulduğu günden bu yana Nazarbayev’in yenilikçi bakış açısıyla birçok kazanım elde etmiştir. Bozkırın ortasındaki Akmola şehrinin yeniden inşasıyla birlikte Nazarbayev Doğu’da, adeta modern bir Batı şehrini aratmayan Astana’yı 10 Aralık 1997 tarihinde Kazakistan Cumhuriyeti’nin başkenti ilan etmiştir. Kazakistan’ın yeni ve modern şehri Astana’nın yanında köklü şehirlerinden biri olan Türkistan’ın (Yesi) son yüzyılda SSCB etkisiyle kültürel ve mimari değerleri tahrip edilmiş olsa da ayakta kalan kültürel mirasları sayesinde hâlâ büyük öneme sahip olduğu görülmektedir. Bilhassa, Mehmet Fuad Köprülü’nün ilk Türk-İslam mutasavvıfı olarak bahsettiği Hoca Ahmed Yesevi’nin doğduğu ve yaşadığı şehir olması ve 14. yüzyılda Emir Timur tarafından yaptırılan, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış olan Yesevi Türbesinin Türkistan’da bulunuyor olması şehrin sahip olduğu kültürel değeri fazlasıyla artırmaktadır. Tarihi İpek Yolu güzergâhının önemli şehirlerinden biri olan Türkistan’ın, 2017 Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilmiş olması da bu toprakların hakkıyla tanıtılabilmesi için çok önemli bir fırsattır. Öte yandan şehrin Ahmet Yesevi Kazak-Türk Üniversitesi’ne ev sahipliği yapıyor olması, mazi ile atinin birleşeceği bir imkânı da Türk Dünyasına sunmaktadır.

Kazakistan’ın üçüncü büyük şehri ve Kazakistan Güney Eyaleti’nin merkezi olan Çimkent’in, 1 milyon nüfusu aşmasıyla birlikte özel statü kazanması sonucunda, Çimkent statü olarak diğer yerel yönetim birimlerinden ayrı tutulacak ve varlığını Güney Eyaletinden bağımsız bir şekilde sürdürecektir. Bunun üzerine gerçekleştirilen Eyalet Meclisi oturumunda eyalet merkezinin Türkistan şehri olmasına yönelik önerinin oy birliğiyle kabul edilmesiyle Kazakistan Güney Eyaleti’nin merkezi Türkistan’a taşınmış ve daha sonra Nazarbayev’in katılımıyla Akorda Sarayı’nda düzenlenen törende Güney Eyaleti’nin ismi de “Türkistan” olarak değiştirilmiştir. Yeni eyalet merkezi olarak Türkistan’ın seçilmesinde, Kazakistan Güney Eyalet Valisi Prof. Dr. Canseyit Tüymabayev’in büyük katkıları olduğunu söyleyebiliriz. Gelişmeler üzerine konu hakkında değerlendirme yapan Tüymabayev’in, “Bu olumlu adım, tarihi değerlerin canlanmasını, bölgenin sosyal ve ekonomik potansiyelinin artmasını ve yerel halkın yaşam kalitesinin iyileşmesini sağlayacak. 1500 yıllık tarihi olan şehir, yeni şekil kazanacak.” şeklindeki ifadeleri bu yöndeki adımların millî kültür ve mirasımızın yeniden canlandırılarak korunması yönündeki önemini gözler önüne seriyor. Kazakistan Ankara Eski Büyükelçisi ve Kazakistan Millî Eğitim Eski Bakanı görevlerinde bulunan Tüymabayev, 2017 yılında Türkistan’ın Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilmesi hususunda da büyük çaba göstermişti. Öte yandan Uluslararası Türk Akademisi (TWESCO) Başkanı Darkhan Kydyrali de “Türkistan kavramının tekrar canlanışı, millî hafızada uyanışın bir simgesi haline geldi. Türkistan adının tekrar genel ifade kazanması, Orta Asya’daki kardeş halkları sevindirecek bir haber.” ifadeleriyle konunun ehemmiyetine dikkat çekiyor. Kydyrali ayrıca “Eyalet merkezi olan Türkistan’da yeni inşaatlar başlayacak, yatırımlar yapılacak. Dolayısıyla Güney Kazakistan bölgesinin kalkınmasına büyük katkı sağlayacak.” sözleriyle de Türkistan’ın gelişimi ve ekonomik kalkınması konusunda somut fikirler veriyor.

Dünya genelinde ülke ekonomilerinde turizm önemli bir yer tutuyor olmasına rağmen Kazakistan’da bugüne kadar Türkistan özelinde Yesevi Türbesi’nin kültürel turizme katkısı sorgulanmaya değer bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Orta Asya’nın steplerinde modern bir şehir inşa eden Nazarbayev’in aynı şekilde Türkistan’ın kalkınması ve ülke turizmine kazandırılması yönünde adımlar atacağını ve bu doğrultuda Güney Eyaleti’nin isminin Türkistan olarak değiştirilip merkezinin de Türkistan’a taşınmasını bu adımlardan önemli bir tanesi olarak nitelendirmek doğru olacaktır. Bunun yanında nüfusun büyük çoğunluğunun tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor olması ve bugüne kadar farklı alanlara yönelmek konusunda önemli çalışmaların yapılmamış olduğu da aşikârdır. Dolayısıyla ihmal edilmiş bir bölge olarak bahsedebileceğimiz Türkistan’ın eyalet merkezi seçilmesi, şehrin kalkındırılması ve tanıtımı için önemli bir fırsat olarak nitelendirilebilir. Valilik ve kamu kurumlarının Türkistan’a taşınmasıyla birlikte şehre yönelik önemli bir yatırımın olması ve Türkistan’ın başta Türk Dünyası olmak üzere tüm dünyaya tanıtılarak kültür turizmine kazandırılması bölgenin gelişimi açısından büyük önem arz etmektedir. Özbekistan’ın, Semerkand ve Buhara’nın kültürel değerleri üzerinden birçok alanda sağlamış olduğu faydanın bir benzerini Kazakistan’ın Türkistan şehri üzerinden kazanması mümkündür. Önümüzde hali hazırda bu gibi örnekler dururken uygun politikaların izlenip gerekli yatırımların yapılması halinde Türkistan’ın da bir kültür merkezi haline gelip hak ettiği noktaya kavuşacağından emin olabiliriz.  Şair Yahya Kemal Beyatlı’nın bir dizesinde,

‘’Şu Ahmet Yesevi kim? Bir araştırın göreceksiniz.

Bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız.’’

İfadelerini kullandığı Hoca Ahmed Yesevi’nin doğduğu ve manevi ikliminin hüküm sürdüğü coğrafyanın kültürel turizme kazandırılması millî şuurun tesisinde de önemli bir etken olacaktır. Manevi açıdan büyük önem arz eden Türkistan şehrinin hak ettiği yere kavuşması halinde Türk Dünyası hem Kazakistan’ı hem de Hoca Ahmed Yesevi’yi daha yakından tanıma imkânı bulacaktır.

Bir yanıt yazın