Bir savaş düşünün. Toplumun farkında olmadığı bir savaş… Sinsice yol alan ve tehlikenin yok sayılacak kadar derinden yaklaştığı fikir sistemleri savaşının en hararetli günlerinde sizleri saygıyla selamlıyorum. İçimde biriktirdiklerim kâğıtla buluşmak isteyince böyle bir çalışma hâsıl oldu. Yazı tamamı ile şahsi fikir ve gözlemlerime dayanmaktadır. Yanlış ifadeler kullandıysam şimdiden özür diliyor, geri bildirimlerle doğrusunu aktarmanızı rica ediyorum.

Kavramların insanda bıraktığı tesir önemli midir? Peki ya kavramların yanlış kullanılması insan hayatını gerçekten etkileyebilir mi? Yazının ortaya çıkmasına vesile olan temel soru budur efendim. Savaş kavramının topla tüfekle özdeşleştirilmesi sonucunda tehlike algımız da nispeten etkilendi. Bahsettiğimiz kavram sadece barutu andıracak kadar yüzeysel mi acaba? Televizyon ve internette farklı disiplinlerle de anılan bu kavram çeşitli alt sınıfları bünyesinde barındırmakta: Ekonomik savaş, Kültürel savaş, Psikolojik savaş vs. Tüm bunların yanı sıra diğerlerine de ağabeylik yapan, onları koruyup kollayan ve destekleyen <<fikir sistemleri savaşına>> ayrıca değinmek istiyorum. Nedenini ise şöyle izah edeyim. İkinci Dünya Savaşı sonucunda dünya iki kutuplu bir hal almış ve soğuk savaş döneminden geçmiştir. Kitle imha silahlarının yaratacağı felaket iki blok tarafından da kabul edilmiştir. İdeolojik savaşlarla birlikte mücadele yeni bir hal aldı. Artık ülkeleri postalla değil kendi fikirlerini empoze ettikleri insanlarla işgal etmek istiyorlardı. Bizler bunun gerçekleşmemesi için çok kan döktük. Vatan toprağı işgal edilmesin diye toprağa nice yiğitlerimizi gömdük. İşte Fikir Sistemleri Savaşını diğerlerinden ayıran en önemli fark da topyekûn harp niteliği göstermesidir.

Kalemlerin mermilere hükmettiği fikir savaşlarının çetin geçtiği yıllardayız. Biz Türk Milliyetçileri sahip olduğu her türlü imkânı kullanmaktan bir adım bile geri adım atmayan bu sinsi savaş karşısında Aziz Türk Milletini cepheye davet ediyoruz. Büyüyen ekonomiler, sonu gelmeyen teknolojik fetihler, her gün başka türü keşfedilen bilimsel yenilikler… İnsanımızı sırtında tüfekle dağlara değil elinde kalemle yeni nesil cephelere davet ediyoruz.

Aziz Türk Milleti bu savaş karşısında bir tarafı seçmek zorundadır. Bir tarafta aklın hakkını veren, imkânsız atfedilen her zorluğu yerle yeksan eden yöneticiler sınıfı; diğer tarafta ise hamaset edebiyatı arkasına sığınmış, tek işi tüketmek olan ve bunu yaparken eski günleri böbürlenerek yâd etmekle vicdan rahatlatan yönetilenler sınıfı.

Kadim Türk milletine yakışanın hangi taraf olduğunu tarihe bakarak tayin etmek mümkündür. Bizler Nizam-ı Alem ülküsünü savunan Türk Milliyetçileri olarak Hakk’ın emrettiği ilim yolunda olmak mecburiyetindeyiz. Yolumuz engebeli şartlarımız çetin olabilir. Fakat söylemekte fayda vardır ki düşman bir adım da olsa dahi bizden geri değildir. Tarihimizden feyiz alarak bu savaştan da galip çıkacağız.

Maziyi atiye taşımak için SERDENGEÇENLERE binlerce selam!

TTK

Bir yanıt yazın