8 Kasım 1912 uğursuz bir gün olarak tarih sayfalarında yerini aldı. Balkan Savaşı’nda Selanik’i savunan Kel Hasan Tahsin Paşa, 25 bin kişilik ordusuyla tek kurşun atmadan teslim oluyordu. Birkaç kese altına Selanik’i düşmana terk ediyordu.
Çok değil 105 yıl önce…
Selanik bir Türk şehriydi. Osmanlı’nın İstanbul’dan sonra ikinci en büyük şehriydi ve o zamanlar Yunanın iki katı Türk yaşıyordu. Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk’ün memleketiydi Selanik. Sadece o “sarışın kurdun” mu? On binlerce Türk için Selanik vatandı… Doğdukları, büyüdükleri, atalarını gömdükleri, yavrularını dünyaya getirdikleri memleketti…
Balkan Savaşları 2 yıl sürdü. Bugünkü Karadağ, Makedonya, Bosna Hersek, Kosova, Bulgaristan, Yunanistan, hepsi yitirildi.
Sanılır ki, Balkan topraklarında Türkler işgalciydi. Sevilmezdi. Hayır!
Balkanlar, 1300’lerde Osmanlı’nın eline geçmişti. 600 yıllık Türk yönetiminde Balkanlar tarihlerinin en zengin, en müreffeh, en barışçı, en özgür dönemini yaşadı. Türk olmayanların ne diline ne dinine karışıldı. Bulgar’ı, Sırp’ı, Yunan’ı, Macar’ı, Hırvat’ı mezhep savaşlarıyla birbirini yerken, Osmanlı yönetiminde hiç görmedikleri kadar hür yaşadılar. Zaten Balkanlar’daki Türk hâkimiyeti bittikten sonra savaş, açlık, yoksulluk, o coğrafyayı hiç terk etmedi.
Sanılır ki, Balkanlar’a 1300’lerde geçtik. Hayır!
Osmanlı’dan çok çok önce, Attila döneminden başlayarak Hunlar, Avarlar, Peçenekler, Kıpçaklar, Kumanlar, Selçuklular gibi başka Türk boyları da Balkan topraklarında büyük medeniyetler kurdu. Hatta çok daha öncesinde, M.Ö. 800’lerde, İskitler döneminde de Balkanlar’da hep Türkler vardı.
Türk insanı, Balkanlar’ı yitirince büyük acılar çekti. Emperyalistlerin, Avusturya-Macaristan’ın, Rusya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, İtalya’nın, ABD’nin de kışkırtmalarıyla Sırp’ı, Bulgar’ı, Yunan’ı, Macar’ı, Romen’i, Arnavut’u, hepsi Türk’e düşman oldu. Köylerimizi yaktılar, kadınımıza tecavüz ettiler, 80 yaşındaki dedelerimizi idam ettiler, ninelerimizden kundaktaki bebelerimize kadar Türk gördükleri herkesi katlettiler.
Balkanlar’daki büyük katliamda 2,5 milyondan fazla Türk öldürüldü. 8 milyondan fazlası da yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kaldı.
Acıyı sadece köyünde, şehrinde öldürülenler yaşamadı. Ata yurduna dönenler, göç yollarında büyük eziyetler çekti. Düşman zulmünden kurtulan göç yollarında koleraya yakalandı. Küçücük bebeler, çocuklar, dedeler, nineler, yüzlerce kilometrelik yolu yürüyerek nasıl gelebilecekti ki zaten?
Balkanlar’da yaşanan katliam açık bir soykırımdı.
Bugün bizi Ermenilere sözde soykırım uygulamakla suçlayan Batılılar, o dönemde katledilen Türk’ü görmezden geldi. Hatta katillere, eşkıyalara destek verdiler. Silah sağladılar, para yardımı yaptılar. Çete reisleri hep Batılıların okullarında eğitildi.
Balkanlar’da yaşananlar 105 yıl sonra Anadolu Türklüğü için ders olmalıdır. Balkan Türklüğünü katledenler, yerinden yurdundan sürenler, ellerine fırsat geçtiğinde aynısını Anadolu Türklüğü için yapmaktan da geri durmayacaktır.
Verisel olarak bakıldığı vakit; tabloyu ayrı gönderiyorum.
Dedelerimizi Balkanlar’da yitirdik, bugün hem yitirilen vatan toprağına hem de şehit düşen atalarımıza ağlıyoruz. Biz de üstümüze düşeni yapmazsak, yarın aynı gözyaşını torunlarımız dökecek.
Türk Milletinin bekasını yardımcı ellerin şefaatine teslim etmek onlardan medet ummak ülkemizin geleceğini mahvedebilir. Türkiye büyük bir ülkedir. Bu büyüklük atalarımızın mirasıdır ve kanla elde edilmiştir. Bu tarihsel büyüklüğü yanı sıra coğrafi büyüklüğümüz ise Türk milletinin özgürlüğü ve toprak bütünlüğü için önemlidir. Bir karış topraktan dahi vazgeçmek düşünülemez. Sonuç ise Lozan’dan bu yanan batılılarca özlenen, Türkleri Anadolu’dan atma hayalinin gerçekleşmesi anlamına gelecektir.
Teslim ederken Kel Hasan Tahsin Paşa,
Birkaç kilo altın karşılığı Selanik’i,
Yine aynı Selanik,
Doğurdu Mustafa Kemal adında
Sarışın bir Yiğidi.