Sosyal yardımlaşma ve dayanışma denildiği zaman, bir cemiyeti oluşturan fertlerin ve grupların cemiyetin bütünlüğünü korumak ve bekâsını sağlamak amacıyla birbirlerine karşı yaptıkları her türlü maddi ve manevi yardımlar ile dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı cemiyeti oluşturan fertlerin tek amaç etrafında birleşerek mücadele etmeleri akla gelmektedir. Toplum içindeki yardımlaşma ve dayanışma zenginlerin fakirlere maddi ve manevi yardımlarda bulunmaları, tehlike karşısında birleşme ve barış zamanında da uyum içinde yaşamayla ölçülebilir. Elbette insanlık tarihinin başlangıcından günümüze tabiat şartlarının, fertler arası yardımlaşmayı gerekli kılan en temel etken olduğu söylenebilir. Söz konusu şartlar insanların birbiri ile dayanışma ve yardımlaşma içinde olmasını zaruri kılmıştır. Türk toplumunda hayatın her safhasında sergilenen sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın temelleri Türk tarihinin ilk devirlerine kadar uzamaktadır. Bu sosyal yardımlaşma ve dayanışma; yaşanan coğrafyanın sunduğu hayat şartlarından ve Türk toplumunun milli karakterinden kaynaklanmaktadır.
Türk tarihi genel anlamda ilk kez Asya bozkırlarında ortaya çıkmıştır. Zorlu bozkır şartları insanları bir arada olmaya, yardımlaşmaya mecbur bırakmıştır. Bu yardımlar ilk olarak kendini yağma sonrası yapılan toylarda, daha sonraki devirlerde çeşitli hayratlar ve toplum içindeki farklı kurumlarla gerçekleştirilmiştir. Toylar aracılığı ile toplumun her kesiminden insan davet edilmiş, ganimetler üleştirilmiş ve ziyafetlerde fakirler doyurulmuştur. Bu toyların insanlara maddi getirisinin yanında cemiyet için birlik ve beraberliğin sağlanması işlevi de bulunmaktaydı. Zira yazımızın başında belirttiğimiz gibi yardımlaşma ve dayanışma, cemiyeti dışarıdan gelen tehlikelere karşı korumak için gerekli milli bilincin zuhur etmesini de sağlıyordu. Öte yandan yalnız toylar vasıtasıyla değil düğün, ölüm, bayram, doğum gibi toplumu ilgilendiren olayların tamamında fertler arası yardımlaşma kendini göstermiştir. Elbette kadim Türk kültüründe yardım geleneği Türklerin İslamiyet’i kabulü ile yardımlaşma anlayışı “Bütün müminler kardeştir.” düsturuyla başka bir boyut kazanmıştır. Nitekim İslam, yardımlaşma dini olarak Yaratıcı tarafından Hz. Peygambere indirilmiştir. Türk kültünün incelikleri ile birleşen İslam dininde yardımlaşma ve dayanışma farklı bir ivme kazanmıştır. Bu dönemden itibaren ortaya çıkan hayır kurumları, hayratlar, toplumun ilgili diğer yapıları yardım meselelerini daha sistemli bir hale getirmiştir. Bu yapıların başında yolcunun konaklaması için yapılan han ve kervansaraylar, fakirlerin karnını doyurması için aşevleri, sadaka taşları ve çeşmeler gelmektedir. Aynı zamanda Selçuklu Devleti’nde “fütüvvet”, Osmanlı da ise “ahilik” adını alan esnaf teşkilatları da toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın en güzel örneklerinin sergilendiği kurumlardır. Bu kurumlar esnaflar arasında yardımlaşmayı sağladığı gibi toplumun geneline de sirayet eden bir ruhu yaşatmışlardır. Türk milleti bu ruh ile cihanşümul bir devlet olmayı başarmış ve dünya üzerinde Türk’ün ayak bastığı her mekânda bir iz bırakmıştır. Nitekim Türklerin Orta Doğu, Balkanlar, Afrika’nın kuzeyi gibi çeşitli coğrafyalarda yüzyıllarca egemen olması başka bir şekilde açıklanamaz.
Hayır kurumlarının toplumun ve hüküm sürülen coğrafyanın tamamına yayıldığı Osmanlı Devleti ağır savaşlar sonucunda yıkılmış, yerine genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Bu zorlu kuruluş ve kurtuluş safhasında Türk milleti birbirine kenetlenmiş ve kuru ekmeğini, bir yudum suyunu diğeri ile paylaşmıştır. Yalnız nefsine ve nesline değil düşmana dahi merhamet gösteren Türk milleti, Anzak askerlerinin anılarına konu olmuş ve bu anılarda Türk milletinin merhametinden, yardımseverliğinden övgü ile bahsedilmiştir. Cemiyetini ve ferdini dayanışma ruhu ile besleyen milletimiz bu anlayışını günümüze dek sürdürmüştür. Öyle ki ötekiyi ve ötekileştirmeyi söz konusu yardım olduğunda bir tarafa bırakmış, kan, din ve dünya kardeşliği için hem ferdi hem de kurumsal gerekli çabaları göstermiştir.
Tarihi süreci geçip günümüze ayak bastığımızda kaos içinde bir dünya ve bu dünyanın tam ortasında büyük Türk devleti göze çarpmaktadır. Özellikle Orta Doğu’da yıllardır dökülen kan ve bitmeyen savaşlar ve devletimizin bu coğrafyaya komşu bulunması bizlere büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Irak’ta 2003, Suriye’de 2011 yılından bu yana süregelen savaş hali bölgede yaşayan insanları göç etmeye zorlamıştır. Savaştan kaçan pek çok insan sığınmak için bir liman arar hale gelmiştir. Türkiye’nin bu iki ülkeye komşu oluşu ve tüm dünyaca bilinen yardımseverliğimiz, ülkemizi savaş mağduru insanların nazarında bir kurtuluş kapısı haline getirmiştir. Sınırlarımızın özellikle Suriye’den gelen mültecilere açılmasıyla kan ve gözyaşı içinde nice mazlum vatanlarını terk ederek ülkemize iltica etmişlerdir. Ne yazık ki gelen mültecilerin nicelik ve niteliğinde bir sınırın bulunmaması devleti ve milletimizi zor duruma düşürmüştür. Devlet; barınak, kıyafet, yiyecek ve ilaç gibi temel ihtiyaçları karşılamaya çalışsa da bazı yerlerde yetersiz kalmıştır. Bu noktada devreye giren sivil toplum kuruluşları büyük bir özveri ile mülteciler için kampanyalar başlatmış, insanımızda yardımlaşma ruhunu uyandırmıştır.
Bu yazının amacı, söz konusu yardım çalışmalarının özelinde camiamızın yüce gönüllü sivil toplum kuruluşlarının bilhassa Türkmen soydaşlarımız için yürüttüğü faaliyetler hakkında naçizane bilgi vermektir. Değerli okuyucu, yazımızın başında da belirttiğimiz gibi yardımlaşma ve dayanışma büyük Türk milletinin ruhudur, üstün karakterindendir. Ve milletimiz bu ruhtan yüzyıllar boyunca hiçbir şey kaybetmemiştir. Bugüne gelindiğinde bahsedeceğimiz kuruluşların çabaları bu iddiamızı kanıtlayacaktır. Suriye’den ülkemize iltica eden Türkmen kardeşlerimizin acısı hepimizin acısı olmuş, bu acı bazı gönüller ve gönüllülerce daha şiddetli hissedilmiştir. “Ne yapabiliriz?” sorusunu kendilerine soran ağabeylerimiz hızla dernekleşerek bireysel yürüttükleri faaliyetleri kurumsallaştırmışlardır. Bu derneklerden bildiğimiz üç tanesini sıralayacağız:
- ANDA Kardeşe Vefa Derneği
- Kurt-Ar
- Ilpeace International Life and Peace Association
ANDA Kardeşe Vefa Derneği[1][2],
birçok Milliyetçi gönüllünün bir araya gelerek Okan Tosun başkanlığında kurduğu
bir yardım derneği. Bu dernek faaliyetlerine Hatay’ın Yayladağı ilçesinde
bulunan bir yetimhane ile başladı. Zamanla büyüyen dernek, ulusal ve uluslar
arası pek çok yardım kampanyasına imza attı. Bizim de şahit olduğumuz çeşitli
organizasyonlarla Yayladağı’nda bulunan savaş mağduru ailelere ve yetimlere
yardımlar götürüldü, kurban kesimleri, ramazan organizasyonları nice mazlumun
yüzünü güldürüldü. Elbette bütün faaliyetlere burada değinemeyeceğiz. Ancak
görülen şudur ki: “Mazlumun ihtiyaç duyduğu ANDA!” sloganı ile büyük bir vefa hareketinin adıdır ANDA!
Kurt-Ar, 2014 yılında Türk Milliyetçileri tarafından kurulmuş, başka hiçbir kurum ile bağı olmayan bir gönüllü birliğidir.[3] Derneğin amacı, yurtiçi ve yurtdışında bulunan soydaşlarımıza yardım elini uzatmak olarak belirlenmiş ancak soydaşlara öncelik tanımak haricinde herhangi bir ırk ayrımı yapılmadığının ve yalnız Allah rızası ile Türk milletinin refahının gözetildiğinin altı çizilmiştir. Bu şiar ile hareket eden Kurt-Ar’ın faaliyetleri mazlumlar için bir nefes olmuştur.
Ilpeace International Life and Peace Association da diğer yardım kuruluşlarımız gibi Milliyetçi gönüllülerin bir araya gelerek yardım kampanyaları yürüttüğü bir organizasyondur. Dernek, vizyonunu: “Her ne sebeple olursa olsun evrensel insani hayat standardının altında kalan bölgelerde faaliyet göstererek, bölge insanının her yönden evrensel insani standartlara ulaşmasını sağlamak.” olarak belirlemiştir. Bu doğrultuda yardım kampanyaları düzenlenmiş ve insani yardım hareketlerinden ulusal ve uluslararası kamuoyunun bilgilendirilmesi için gayret sarf edilmiştir.
Görüldüğü üzere Türk milliyetçileri savaşa ve savaşın getirdiği yıkıma sessiz kalmamış, bireysel ve kurumsal çabalarla ellerinden geleni yapmışlardır. Hem Türklük hem de İslam inancının bir gereği olan yardımlaşma ve dayanışma geleneği camiamızın değerli büyükleri tarafından yaşatılmaya devam etmektedir. Dilimiz döndüğünce genelde Türklerin yardım ve dayanışma ruhundan, özelde bugünün yardım gönüllülerinden bahsettik. Ne diyelim, biz Türk’üz ve Türk olmanın gereği budur diyenler “Varolsun”!
[1]https://kurtar.org.tr/index.php/biz-kimiz
[1]http://ilpeace.org/Hakkimizda/details/139/VZYONUMUZ-VE-MSYONUMUZ