Düşman kuvvetleri, ikinci Meşrutiyet döneminden itibaren, Türk milliyetçilerini birbirine düşürmek için akla gelebilecek bütün silahları denemişlerdir. Şeytanı bile imrendirecek bir kurnazlıkla “Nifak” tohumları ekilmiş, yeşermeleri sabırla beklen­miştir! Çetelerinin gayreti milliyetçi dünya görüşünü özünden kavrayanlara elbette tesir edemez. Ancak yetişme çağındaki gençleri zararlı çekişmelere sürüklemiş, ger­çeğe en yakın ölçülerin paylaşılmasından doğacak güç birliğinin kurulmasını gecik­tirmişlerdir. Yine de, nefsini yenemeyenlerle yorgun düşenler bir tarafa bırakılırsa, Türk Milliyetçilerinin, temel konularda ortak bir değerlendirmeye vardıkları söyle­nebilir. Ama ihanet çetelerinin, diğer bir sahada, yeterli bilgilerden yoksun kalmış zümreler arasında başarılı sonuçlara ulaştıkları inkâr edilemez!

Nifak çetelerince sürdürülen yıkıcı propagandanın en tesirli vasıtalarından biri de, millet çoğunluğunun dindarlığını sömürmek, bazı mefhumlara, hatta kelimele­re bağlanan oyunlarla milliyetçilerden şüphe edilmesini sağlamaktır.

Pek ünlü, ama tamamen manasız bir soru vardı, hatırlayacaksınız; “Önce Türk müsün, Müslüman mısın?” cevabı yüzlerce defa verilmiştir ya, hala soruluyor!

Nifakçı takımının başka bir hüneri de, Allah ve Tanrı kelimeleri etrafında çıkarı­lan gürültüler ve Tanrı sözünü kullanmanın günah olduğuna bazı saf kimselerin inandırılmasıdır. Devlet’in, hiç şüphesiz ülkücü ve imanlı bir okuyucusu, mektu­bunda aynı konuya dokunuyor. “Tanrı Türk’ü Korusun” cümlesine takılıyor! Anlaşı­lıyor ki; nifakçı takımının kolu, nispeti ne olursa olsun, Milliyetçi Hareket’in safları­na bile uzanmış! Bu konuda, sayın okuyucumuz ve benzerlerine faydalı olmak dü­şüncesi ile kısa bir açıklamayı gerekli buluyorum.

1.Tanrı, Allah kelimesinin Türkçe karşılığıdır; özel isimdir. Âlemlerin yaratıcı­sına ancak Arapça ad konulabileceğine inanmak, bir bakıma, iman noksanlığıdır.

Türk Milleti, İslamiyet’ten önce de, Allah’ın birliğine inanıyordu. “Gök Tanrı” deyimi çokluğu değil, yüceliği anlatır. İman, gönüllerimizi zenginleştiren öylesine büyük bir hazinedir ki, kelimelerin yardımına ihtiyacı yoktur.

2.Tanrı kelimesini, bin yıl boyunca, Türk Milliyetçilerinden başkaları da kul­lanmıştır. Üstelik o “Başkaları” arasında imanlarının sağlamlığından hiç kimsenin şüphe edemeyeceği büyük din adamları vardır, veliler vardır!

Türk Milleti, Kur’an’dan sonra, en çok Süleyman Çelebi’nin yazdığı Mevlidi okumuştur, dinlemiştir. “Mevlid”de Tanrı kelimesi geçiyor. Nifakçı takımının ölçüle­rine göre hüküm vermek gerekirse Süleyman Çelebi’yi ya Müslümanlıktan sapıp günaha girmiş veya İslamiyeti bilemeyen cahil bir insan saymak lazımdır. Yine, bü­tün bir milletin ermişliğine inanılan din ulularından Yunus Emre de Tanrı kelimesi­ni kullanmıştır. Yunus’u suçlamak kimin haddinedir! Yunus Emre, Allah karşılığın­da, Tanrı’dan başka, Çalap kelimesine de yer vermiştir. Ünlü bir dörtlüğünü hatırla­tayım;

“Hak Çalabım, Hak Çalabım

Senedeyim yok Çalabım

Günahlıyım yarlıgagil

Ey rahmeti çok Çalabım.”

Süleyman Çelebi’yi, Yunus Emre’yi ve daha birçoklarını, Tanrı kelimesini kul­landıklarından ötürü hiçbir yetkili kınamamıştır. Şu halde Türk milliyetçilerini bu yüzden kötülemeğe yeltenmek, yalnız İslamiyet açısından bakılsa bile, haksızlıktır; nifakçı takımının tuzağına düşmektir. Tanrı sözü Müslümanlığa aykırı bulunsaydı, İmparatorluk döneminin kılı kırk yaran Şeyhülislam’ları mutlaka fetva verir, söy­lenmesini yasak ederlerdi.

Sırası gelmişken, nifakçı takımının Türk ve Türkçe ‘ye düşmanlığını gösteren bir ciheti belirteyim. Memleketimizde, özellikle Güney-Doğu bölgesinde, Allah karşılı­ğında, Farsça “HÛDA” kelimesi çok kullanılır. Türk Milliyetçilerini Tanrı kelimesin­den ötürü suçlayanlar, Hûda kelimesine nedense hiç itiraz etmiyorlar!

3.”Tanrı misafiri” deyimi Türk Milliyetçilerinin icadı değildir, milletimizin öz malıdır. Yüzlerce yıl, geleneklerimizin en güzellerinden birine verdiğimiz değeri anlatmak üzere, hep “Tanrı misafiri” demişizdir. Allah misafiri diye bir sözü duyan varsa, lütfen söylesin, Allah yolunda milyonlarca şehit veren Türk Milleti günah mı işlemiştir?

Sonu; Tek bir Tanrı’nın varlığına inananlar âlemlerin yaratıcısınakendi dillerin­ce ad vermişlerdir. Kültür ve din değişmeleri sonucu ana dildekikelimeye, bizdeki Allah ve Hûda gibi, başka dillerden kelimeler de eklenmiştir.Milletimiz, dokuz yüzyıl Tanrı ve Allah’ı birlikte kullandı; birinden ne anladıise diğerinde de onu anladı. Tanrı demenin Müslümanlık yönünden hiçbirsakıncası yoktur. Hangisinin seçilece­ği cümle yapısına, mana farklarınınbelirtilmesinde dikkat edilecek inceliklerin ica­bına, zaman ve söyleyiş yerinegöre değişir. “Tanrı vardır ve tektir” demek, elbette imanın şartı,”Allah yoktur” demek, elbette küfürdür. Birinci cümledeki Tanrı keli­mesiimanın sevabını azaltamaz, İkincisi cümledeki Allah kelimesi de küfrün güna­hınıküçültemez.
GalipErdem, Devlet, 27 Ağustos 1973, Sayı: 199

Bir yanıt yazın