Mehmet Feyzi Efendi, evliyalar diyarı Kastamonu’nun son devir âlim, fazıl ve mütefekkirlerindendir. Kendisini gören ve sohbetinde bulunanların ifadesiyle kibar, nezaket sahibi ve şefkatli, insanda sevgi ve saygı duyguları uyandıran, dini konulara olduğu kadar ilmi konulara da son derece hâkim bir zat olan Mehmet Feyzi Efendi, Kastamonu’nun bir değeri olduğu kadar, Türk milliyetçileri için de ayrı bir değer taşımaktadır. Bu durumun temel sebebi, İslam ulemasından bazı görüşlerde milliyetçiliğin İslam’a aykırı, İslam’ın yasakladığı bir husus olduğu minvalindeki ifadelerine karşın, efendi hazretlerinin bu görüşleri reddetmesi, milliyetçiliği ve milliyetçileri yücelten görüş ve ifadeleridir. Mehmet Feyzi Efendi, milliyetçiliğin İslam’a aykırı olmadığını, Kuran-ı Kerim’den ayetler ve Peygamber Efendimizin hadisleri ile ortaya koymuştur. Türk milletini çok sevmesi, ona hizmet etmeye teşvik etmesi ve bu fikre sahip olanları desteklemesi, Mehmet Feyzi Efendi’yi diğer ulemadan ayıran özelliklerdendir.  Bu durum, başta Ülkücü Hareketin banisi Alparslan Türkeş olmak üzere Ülkücülerin ona ısınmasına vesile olmuştur.

Türk milletine karşı çok derin bir sevgi besleyen Mehmet Feyzi Efendi, İslam Tarihini beş döneme ayırmış ve beşinci dönemi “Şanlı Türklerin Dönemi” olarak ifade etmiştir. Türk milletinin ‘’Allah’ın Ordusu‘’ olduğuna inanan, Türk milletine hizmet etmenin İslam’a hizmet etmek olduğunu savunan Mehmet Feyzi Efendi, Mefahir-i Diniye, Mefahir-i Milliye, Sadakat-i Vataniye. Bu üçü bir arada olursa, iyileşmeyecek yara yoktur.” diyerek, Türk siyasi tarihinde neredeyse Tanzimat’tan bu tarafa halledilemeyen bir hastalığında adeta şifasını söylemiştir. Milliyetçi-Ülkücü Hareketin mensuplarından evlatlarım diye söz eden, Ülkücülerin ve mukaddes davamızın üzerindeki evliya dualarının sahiplerinden biri olan Mehmet Feyzi Efendi, kendisine siyasi anlamda kıble soranlara Ülkücü Hareketi işaret etmiş ve “İktidar ateşten bir gömlek olacak, kimse giyemezken Türk milliyetçileri giyecek” diyerek Ülkücülerin bir gün mutlaka başa geleceğini söylemiştir. “İslam’la Türklük, etle tırnak, sırtla karın gibi birbirleriyle kaynaşmıştır. Ayırma imkânı yoktur” diyerek Ülkücü Hareketin temel felsefesine de önemli katkı sağlayan Mehmet Feyzi Efendi, Kastamonu’ya yapmış olduğu bir ziyaret sırasında Alparslan Türkeş ile tanışmış, kendisinin kişiliği, bilgisi ve görüşlerinden çok etkilenen Başbuğ Türkeş, Mehmet Feyzi Efendinin irşadını almıştır. İrşadını aldığı günden Mehmet Feyzi Efendi’nin Hakk’a yürüdüğü güne kadar onunla defalarca bir araya gelen, kendileriyle gerek milletimizin kalkınması meselelerini ve gerekse devletimizin yaşatılması meselelerini birçok defalar görüşen Alparslan Türkeş’in 1976 yılında gerçekleştirdiği hac ibadeti de efendi hazretleri ile birlikte olmuştur.

Başbuğ Türkeş onun için, ‘’Kendilerinden daima ihlaslı bir şekilde yardım, destek ve muzaheret gördük. Davamızın muvaffak olması için pek çok maddi ve manevi destekleri olmuştur. Allah kendilerinden razı olsun. Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın. Çok derin, şuurlu, çok imanlı, çok muhterem bir şahsiyetti. Davamız daima ondan güç almıştır.1 ‘’ der. Gerçekten de, gerek 12 Eylül öncesinin fırtınalı günlerinde, gerekse de ihtilal akabindeki buhranlı günlerde Başbuğumuz ve kendisini ziyaret eden Ülkücüler ondan manevi güç almışlardır. Ülkücü Hareketin 1980 sonrasında yeniden toparlanması hususunda gerekli manevi desteği yapması bizzat Alparslan Türkeş tarafından kendisine rica edilmiştir.2 Başbuğ Türkeş ile Mehmet Feyzi Efendi’nin bu yakınlığı, aslında bir bakıma tarihin tekerrürü gibidir. Türk tarihine bakıldığında, Türk ve dünya tarihine yön vermiş, yaptıkları Türk tarihinde dönüm noktası olmuş her Türk büyüğünün yanında mutlaka bir eren olduğu görülür; Anadolu kapılarının Türklere açıldığı Malazgirt’te Sultan Alparslan’ın yanında Sarı Hoca, Türk cihan hâkimiyeti mefkûresinin en büyük eseri olan Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Osman Gazi’nin yanında Şeyh Edebali, Türk’ün şanlı peygamberin kutlu müjdesine nail olduğu, çağ açıp çağ kapadığı İstanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmet Han’ın yanında Akşemseddin, Türk’ün ateşle imtihanı olan Milli Mücadele dönemi ve sonrasında Atatürk’ün yanında Börekçizade Rıfat hoca vardır. Türkiye’nin emperyalizmin esiri olmaması, Türk vatanının ve milletinin kalkınması mücadelesinde de Türklük âleminin son Başbuğu Türkeş’in yanında Mehmet Feyzi Efendi olmuştur. O bu haliyle de, Türklük ülküsünün manevi yol başçılarından biridir. Türk milliyetçilerinin, Türk milletinin bağrından çıkmış bu kıymetli insanı tanıması ve tanıtması elzemdir. Allah Türk milletini kahramansız ve böyle gerçek gönül erlerinden yoksun bırakmasın. Allah dünyayı Türk’süz, Türk’ü Ülkücüsüz koymasın. Son sözü Mehmet Feyzi Efendiye bırakalım:  “Dindarlar, milliyetçiler, vatanperverler birbirlerini tenkit değil, takviye etmeli, desteklemelidirler.”

  _________________________________________________________________________________    

[1]-2 Mehmet Feyzi Efendi-Karanlıktan Aydınlığa / Şaban Kalaycı / Hamle Yayınları  


[1]

Bir yanıt yazın