Gönüle düşenin izinde; bir nefer, bir nefes, bir damla kan olduğum gün yemin ettim! Adaletin yerini bulup hakkın tecelli etmesine yemin ettim; bir ülkü meşalesi olup yanmaya, yanıp da yarınların karanlığını aydınlatmaya, aydınlatıp da ışığa boğmaya yemin ettim.

Ülkücülüğü saat gibi, yelek gibi, ceket gibi görmeyi; görüp de giymeyi sadece şahsıma, erliğime, yiğitliğime değil; dostlarıma, aileme, mensubiyet duyduğum topluluğa, inandığım davaya yakıştıramam. Ben davamı; kalbim gibi, gözüm gibi, gözbebeğim gibi görüp ona uygun yaşamakta ve yaşatmakta karar kıldım. Karar kıldığım vakit de vebalimin “imanı ortaya koyacak kadar” olduğunu biliyordum. Bir ağabeyim vaktiyle bana “iman etmek için bilmek gerekir, bilmeyen adam iman edemez, ettiği iddiasında bulunduğu iman da taklid-i imandan öteye geçemez” diye öğretti. Ayrıca “bilmek melanettir, unutmak selamet, peki böyle selamete ulaşmak hayra alamet midir?” sorusunu da aklıma koyup; yolumuzun, geri dönüşü olmayan bir yol olduğunu zihnime iyice belletmişti. İşte bugün bizler; zalimin zulmüne alkış tutanların yanında değil; dimdik efeler gibi karşılarında duruyorsak, hastaya merhem, dertliye derman, yolcuya yoldaş oluyorsak, en azından bu yolda sefere çıkıyorsak, bütün bunların hikmeti, zamanında toprağımıza o ağabeylerimizin iman tohumlarını serpmelerindendir. “Hira Dağı kadar Müslüman, Tanrı Dağı kadar Türk” şuurunu bize aşılamalarındandır. Cenab-ı Hakk’a hamd-ü senalar olsun ki bu bizim inancımızdan, imanımızdandır. Hidayete erdirilmemizdendir.

Hepimizin malumu imanın sözlük anlamı; bir kişiyi söylediği sözde tasdik etmek, gönül huzuruyla onaylamak, içten ve yürekten inanmak anlamlarına gelmektedir. Terim anlamı olarak incelendiğinde ise, ‘Alemlere rahmet olarak gönderilen’ i, Cenab-ı Hak’tan getirdiği kesin olarak bilinen hükümlerde tasdik etmek, O’nun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip, bunların gerçek ve doğru olduğuna gönülden inanmak demektir.

Buna göre; imanın hakikati ve özü, kalbin tasdikidir. Kalbin tasdiki, imanın değişmeyen aslî unsurudur. İmanla bilgi arasında çok yakın bir ilişki söz ko­nusudur. Her inanan kişi, neye inandığını bilir, fakat her bilgi, inanmayı ge­rektirmez. İnanılan bilgiye iman denilebilmesi için, kişinin gönlünde ve kalbinde hür iradeye dayalı bir boyun eğişin, teslimiyetin ve tas­dikin bulunması gerekir. İman edene sevap, etmeyene ceza verilmesinin da­yanağı, kişinin gönülden bağlılığının ve tasdikinin bulunup bulunmamasıdır. İmanın, bir kalp işi, kalbin tasdiki olduğunu gösteren; Allah kelamı Kuran-ı Azimüşşan’da “Ey Peygamber, kalpleri iman etmediği halde, ağızlarıyla inandık diyen­lerden ve Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin…” (El-Mâide 5/41) diye geçmektedir. Bu ayetten de anlaşılacağı gibi kalbin tasdiki, imanın rüknü, olmazsa olmaz unsuru ve değişmez temelidir. Dilin ikrarı da, bu asıl ve gerçeğin ta­nınmasını sağlayan bir şarttır. İmanın aslî unsuru kalbin tasdiki olmakla birlikte kalpte neyin gizli ol­duğunu insanlar bilemediği için, kalpteki inancın dil ile söylenip açığa vu­rulması, o kişinin de dünyada bu söz ve ikrarına göre bir işleme tâbi tutul­ması gerekmektedir. Bu sebeple ikrar, yani kalpte bulunan inancın dil ile ifade edilmesi, imanın bir parçası değil, âdeta onun dünyevî şartıdır.

Rehberimiz Kuran-ı Kerim’den yola çıkarak; imanın esası inandıklarımızı kalbimizde tasdik edip, dil ile ikrardan geçmektedir. İhtiraslarını, davasına tercih etmiş, nefsi gönlünün önüne geçmiş, hak dururken batılı seçmiş, itaatin liyakata tercih edildiği sonradan uydurulmuş tanımlarla yapılan ve adına ülkücülük denilen mefhumu reddediyoruz. Bu kalpten tasdik bilmez, ikrarı dilden eksiltmez; bilgi denince şaşıran, ilim denince boş gözlerle bakan; yakın zamanda zuhur etmiş yapay olan bu kesimin ancak bilenlerin çoğalması ile varın içinde azalacakları kanaatindeyim.

                Bizler suni değil, hakiki ülkücüler olarak; samimiyetimizi göstermek için değil, samimi olmak için bilmeli, bilerek iman etmeliyiz. Er olmak, yiğit olmak, ülkücü olmak bunu gerektirir. Vakit ne dündü, ne yarın olacak. Bozkurtlar için dün erkendi yarın çok geç olacak.  Artık su götürmez bir gerçektir ki bu vatanın asil evlatları iman dolu göğüsleriyle fikir savaşlarında milleti için cenk etmeye geliyor. Haber salın cihana, hazır olsun ufuklar ülkü çağı geliyor.

Bir yanıt yazın