“İnsanların başında olmak yerine suyun başında ol”

Kırgız Atasözü

 

“ Suyun her bir damlasında bir altın zerresi vardır”

Özbek Atasözü

Tamamen ikame edilemeyen bir kaynak olan su yaşayan bütün canlılar için en önemli doğal kaynaklardan biridir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı, ekonomik kalkınma, enerji üretimi, ulusal güvenlik gibi suyun gerekli olduğu birçok sektör vardır. Son 20 yıl içinde artan insan nüfusu ve bunun sonucu olarak artan su talebi küresel bir su krizini gündeme getirmiştir. Bunun yanı sıra, hızla artan dünya nüfusu ve su talebiyle birlikte ekonomik, politik ve çevresel konulardaki mücadeleler ve çekişmeler çok daha yaygın ve ciddi boyutlara ulaşmıştır.

Dünya üzerindeki mevcut tatlı su kaynaklarının ihtiyaçları karşılayamayacak hale gelmesi üzerine tatlı su kaynaklarını (akarsular) paylaşan devletler arasında yaşanan soruna ” su sorunu” denmektedir. Genellikle iki veya daha fazla devletin topraklarından geçen akarsular (sınır aşan sular) üzerinde yaşanmaktadır.  Su sorunu uluslararası ilişkiler açısından özellikle gelecek yıllarda kriz ve kimilerine göre çatışma potansiyeli içeren bir sorun.

Dünya üzerinde birçok bölge ve ülkeler arası su itilafı yaşanmaktadır. Bunlar; Colorado ve Rio Grande Nehirlerinin ABD ile Meksika arasındaki işleyişi, İndus nehri ve Pakistan-Hindistan arasındaki sorun, Ortadoğu ülkeleri ile İsrail alasındaki sorunlar, Nil Nehri sebebiyle Mısır Etiyopya Sudan aralarındaki sorunları sayabiliriz.

Orta Asya için su, dünyanın diğer pek çok bölgesine kıyasla daha fazla öneme sahiptir. Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Afganistan’ı kapsayan bu geniş coğrafyaya hayat veren başlıca su kaynakları Aral havzasında bulunan, tarih boyunca efsanelere konu olan Amu Derya (Ceyhun) ve Siri Derya (Seyhun), bugün bölge ülkeleri için hayat kaynağı konumundadır. Bölgenin her geçen gün kuraklık tehlikesiyle daha fazla yüzleşen geniş tarım alanları ve bölge ekonomilerinin hidroenerji ihtiyacı, bu iki nehrin önemini açıklar niteliktedir.

Su paylaşımı da, Sovyetlerin devlet sınırlarından sonra bırakmış olduğu “mirastan” birisidir. Sovyetler birliği döneminde ortak kullanım sistemi ile adeta Kırgızistan ve Tacikistan su kaynağı, Kazakistan’ı buğday, Özbekistan’ı ise pamuk tarlası olarak kullanan izlenen kota ve sistemizasyon, Orta Asya devletlerinin bağımsızlığı sonucu daha karmaşık ve gittikçe gerilimli bir hale gelmektedir. Su, ekonomik kalkınmadan etnik çatışma, göçlere kadar birçok sorunun oluşmasına zemin teşkil etmektedir. Bölgedeki Kırgızistan’ı hariç tutarsak hala devam eden otoriter devlet yönetimlerinin de bunda payları olduğunu söylemek çok da zor değildir.

Bölgedeki çatışmanın temelinde ise aşağı-kıyıdaş devletlerin (Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan) suya ihtiyaç duyması, yukarı-kıyıdaş devletlerin (Tacikistan ve Kırgızistan) ise ellerinde bulundurdukları zengin su kaynaklarını kendi ulusal çıkarları çerçevesinde kullanmak istemesi yatıyor. Olayları dengeleyen kısım ise Kırgızistan ve Tacikistan ekonomilerinin diğer Orta Asya devletlerine göre daha kötü olmaları.

Yaz aylarında tarım amaçlı satılan suların karşılığında, Kırgızistan ve Tacikistan kış ayları için doğal gaz almaktadır. Bu takas yöntemindeki teknik ve siyasi nedenlerden dolayı gecikmeler yaşanmaktadır. İlk olarak teknik olarak Kırgızistan’daki su nakil hatlarının Sovyetler döneminde yapılmış hatlar üzerinden devam etmesi eski ve sorunlu olan taşıma borularından su kaybına sebebiyet vermektedir. Ortak su yönetimi konusunda da uzlaşası adımlar atılamamış olması sebebiyle su kayıplarının tek sorumlusu Kırgızistan olarak görülmektedir ve ne yazık ki su nakit hatlarının yenilenmesi gibi uzun, maliyetli bir projeye yatırım gücüne sabit olmaması bu sorunu daha da kişiselleştirmektedir.

Bölgede SSCB zamanından kalan 39 rezervuarın 22’si Seyhun nehri 17’si ise Ceyhun nehri üzerinde yer almaktadır. Bölge suları her 10 yılda bir ortalama yıllık akıştan 20 milyar m3 daha az su getirmektedir. Son araştırmalar Orta Asya’daki tarımsal su tüketiminin endüstrileşmiş ülkelerin yaklaşık iki katı olduğunu ortaya koymuştur. Bu büyük su tüketiminin en önemli nedeni sulama sistemlerinin eski ve hasara uğramış olmasıdır, bölge ülkelerinin su teknolojileri üzerinde herhangi bir çalışma ve ortak politika içinde olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu sistemlerde son 10 yılda yapılan iyileştirme çalışmaları da çok yetersiz kalmıştır. Bu nedenle de su kaybının önlenmesinde yeterli ilerleme sağlanamamıştır. Bununla birlikte bölgede bazı ülkelerin çok su tüketen endüstrilerinde su tüketimini azaltmaya çalışmak yerine bu su talebini garanti etmeye çalışmaları da yüksek tüketimin devam etmesine neden olmaktadır.

İkinci bir sebep de Özbekistan ve Türkmenistan’ın su artırımı istekleri ve bu isteklerinin sağlanmamasıdır. Bölgedeki 30 milyon nüfusa ulaşan,  komşu ülkedeki dağılmış Özbek demografyası ile Özbekistan’ın daha fazla su talebinde bulunması, diğer bir yandan ise ekonomik olarak Özbeklere bağlı olan Tacikistan başka bir sorun oluşturmaktadır.  Diğer bir deyişle, Seyhun ve Ceyhun nehirleri üzerinde çeşitli politik ve ekonomik sebeplerle yarım kalmış ya da yapılması planlanan baraj ve hidroelektrik santrallerinin faaliyete geçmesi ihtimali, başta Fergana Vadisi olmak üzere bölgenin can damarına giden kanın azalacağı endişesini beraberinde getiriyor.

Orta Asya ülkeleri su meselesinin, kuraklığın ve su kaybının yoğun yaşandığı önemli bölgelerden birisi olup, bölgedeki problemlerin niteliği su politikaları açısından; gerek uluslararası ilişkiler gerekse yanlış tarım ve çevre uygulamaları sebebiyle çevre kirlenmesi açısından derin ve kalıcı etkilere neden olmaktadır. Bir zamanlar, Aral Gölü’nü besleyen bu iki nehrin sularının, yanlış sulama politikaları yüzünden aşırı şekilde kullanılması, göl sularındaki tuzluluk miktarını üç kat arttırmıştır. Modern tarım uygulamaları ve ekipmanların bulunmaması sebebiyle verimsiz su kullanımının önüne de geçilememiştir.

Amu Derya ve Siri Derya’da su seviyesinin düşmesi, bu nehirlerden faydalanan ve ekonomisi büyük çapta tarıma dayalı olan bölge ülkeleri için ciddi sıkıntılar oluşturmaktadır. Nüfus artışı su sıkıntısını arttıran diğer bir konudur. 1996’da Aral Havzası’nda 47 milyon olan nüfusun 2020 yılında yaklaşık 60 milyonu bulacağı tahmin edilmektedir. Aynı şekilde bölgede tarımda, sanayide ve evlerde kullanılan suya talep üç kat artmıştır. Dünya bankası raporlarında Türkmenistan su tüketimi yıllık ortalaması ABD’nin 4, Çin’in ise 13 katıdır. Bu artış, bir yandan suyun kalitesinde bozulmaya sebep olurken, diğer taraftan çöpler, tarım ve sanayi atıkları, zirai ilaç ve gübreler de su kaynaklarının kirlenmesine yol açmaktadır. Bu sebeple Dünya bankası gözlemcileri tarafından uyarılmaktadır.

Su, Orta Asya’da az bulunan bir kaynak olarak, bölge devletleri açısından büyük bir ehemmiyet taşımakta ve zaman zaman yaşanan gerginliklerle de önümüzdeki süreçte bölgenin ciddi bir sorunu olduğunun sinyallerini vermektedir. Artan nüfus ve tarım alanlarına paralel olarak artan su ihtiyaçları, ülkeler arasında paylaşım ve kullanım sorununu sebebiyet verirken, diğer taraftan bölgesel çevre sorununa da neden olmaktadır. Nitekim 1996’da Aral havzasında 47 milyon olan nüfusun 2020 yılında yaklaşık olarak 60 milyonu bulması beklenmektedir Bu aynı zamanda Aral’ın felaketi anlamına da gelmektedir.

Tablo.1 Orta Asya Ülkelerinin ülke dışından gelen sulara bağımlılık oranları

Ülke Ülke Dışından Gelen Suya Bağımlılık Oranı
Kazakistan %31
Kırgızistan %0
Tacikistan %16
Türkmenistan %97
Özbekistan %77

Aral havzasının en önemli nehri olan, Tacikistan, Kırgızistan ve Afganistan’ın Pamir Dağlarındaki buzullardan ve karlardan kaynağını alan Amu Derya, Karakum Çölü’nü aşarak yaklaşık 2.400 km. geçtikten sonra sularını Aral Gölü’ne boşaltmaktadır. Türkmenistan’a giriş yaptığı Kerki noktasındaki normal debisi 1960’lı yıllara kadar 2.197 m3 olan Amu Derya nehrinin bugünkü debisi, Aral Gölü’ne aktığı nokta olan Karakalpakistan’daki Nukus şehrinde 1496 m3’e kadar düşmektedir. Bölgedeki su kaynaklarının çıkış yolu bulamaması nedeniyle, Amu Derya ve Siri Derya’da biriken sular Aral Gölü’nü oluşturmaktadır. Dünyadaki dördüncü büyük içme suyu gölü olan Aral Gölü’nde 1960’lı yıllardan beri pamuk ekimi ve hidroelektrik barajlarının inşaatı nedeniyle bir iç bozulma yaşanmaktadır.

Son zamanlarda Orta Asya’nın hemen hemen her ülkesinden geçen Amu Derya ve Siri Derya nehirleri üzerinde Kırgızistan ve Tacikistan’ın barajlar ve sarnıçlar inşa etmek suretiyle suyu kontrol altında tuttukları gözlemlenmektedir.

Kırgızistan ve Tacikistan’ın komşuları üzerinde siyasi ve ekonomik bir avantaj sağlamak için suyu önemli bir kart olarak kullandığı görülmektedir. Son yıllarda her iki ülkenin zaman zaman suyu geçici sürelerle kesmesinin, böylece pazarlık gücü oluşturup, Özbekistan ve Kazakistan’dan ucuz gaz, petrol ve tarımsal ürünler almalarının sağlanması kendileri açısından başarı sağladığını söyleyebiliriz.

Topraklarının sadece %6’sını kendi öz kaynaklarıyla sulayabilme imkânına sahip olan Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dan gelen suya yine en fazla bağımlı olan bölgedeki ülkelerden biridir. Dünyanın en büyük buğday ihracatçısı ülkelerinden biri olan Kazakistan’da son yıllarda su kıtlığı nedeniyle üretimde düşüş yaşanmaktadır. Bölgede su sorunları giderek derinleşmektedir. Eski Sovyetler Birliği coğrafyasında sahip olduğu su kaynakları zenginliği yönünden; Rusya’dan sonra ikinci Orta Asya’da ise birinci konumda olan Tacikistan, kendi topraklarından akan suyun tümünün esas sahibi olduğuna inanmakta ve Özbekistan’ın kullandığı su için ücret istemektedir. Kırgızistan ve Tacikistan bugün bölgedeki savaş halinden kaynaklanan sebeplerden dolayı silahlanma sürecine girmiş durumdadır.

Netice itibariyle ifade etmek gerekirse, 1990 sonrası eski Sovyetler Birliği’nin yapılanmasında ve niteliğinde ortaya çıkan değişme ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nin bağımsızlıklarını kazanma sürecinde görülmüştür ki çevre sorunları yalnızca kapitalist sistemin değil bütün sistemlerin ve insanlığın sorunudur. Özellikle Hazar ve Aral Gölü örneğinde Orta Asya’da ortaya çıkan çevresel felaketin boyutları bunu bir kere daha insanlığın görmesini sağlamıştır. Konunun çevresel boyutlarının ötesinde ekonomik ve siyasal içerikli jeopolitik ve jeostratejik nitelikler de taşıyor olması, uluslararası ve uluslar üstü bir yaklaşımı, çözüm arayışını da beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda Türkiye’nin de bölgeyle olan tarihi ve coğrafi bağlarının yanında ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal içerikli ilişki potansiyeli açısından daha aktif bir rol alması gerekmektedir. Bölge ile ilgili olarak Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik pozisyonuna uygun hareket etmesi, uluslararası ilişkiler sistemi ve küresel karar alma- uygulama mekanizmaları içerisindeki ağırlığını arttıracaktır. Çünkü bugün çevre ve ona ilişkin sorunlar, uluslararası ilişkiler boyutunun ötesinde hızla transnasyonel nitelikler kazanmaktadır.

Orta Asya’ya genel olarak bakıldığında bir kapalı bölge ve bu bölgede iç içe girmiş ülkeler görülmektedir. Bu durumun ülkeler arasındaki ilişkilerde işbirliğinin artması yönünde etkili olması beklenirken bunun yeterince oluşmadığı görülmektedir. Bu durumun bölgenin tarihsel geçmişi ve bugünkü jeopolitik durumu gibi içsel, dışsal ve bölgeye özgü birçok nedeni vardır.

Bu nedenlerle hem bölge ülkeleri arasında hem de bu ülkelerdeki gruplar arasında güven unsuru yeterince yerleşmemiştir. Bu durum bölgede karşılıklı işbirliği alanındaki ilerlemeyi de kısıtlamaktadır. Örneğin bölgede su yönetimi konusunda işbirliği organizasyonları bulunmasına rağmen sınır aşan sular konusunda işbirliği ve diyalog açısından birçok sorun yaşanmaktadır.

Devlet politikaları, o ulus içinde yaşayan bireylerin yaşam ve çalışma koşullarını düzenlemek için aldığı önlemlerin tümü olduğuna göre, söz konusu önlemler bölge ve ülke içi huzursuzlukların önlenmesi birincil adım olmalıdır. Bölgedeki su sorunun çözülememesi durumunda bölgedeki ülkelerde GSMH %11 azalması, önlenemez gıda ihtiyaçlarının artışlarının gerçekleşme durumu ve iş gücü ve kitleler halinde göçler öngörülmektedir. Su, yaşam ve ekonomi olduğuna göre çok da uç fikirler olmasa gerek.

Örneklerden de anlaşıldığı gibi, dünyanın birçok bölgesinde orta ve büyük ölçekte sınır aşan ve sınır oluşturan sularla ilgili pek çok sorun yaşanmaktadır. Bu sorunların önemli bir kısmında ise kriz noktalarına gelinmiştir.

Orta Asya’nın su sorununun çözümü için zamana ihtiyaç vardır. Bu zamanın kısaltılması mümkün ama zor görünmektedir. Ancak bu zaman süresinde sorunun artması ve kronik hale gelmesi önlenmelidir. Bu nedenle yakın gelecekte bölge ülkelerinin su konusunda bölge çapındaki projelerde ne yapması gerektiği değil kendi ülkesinde su kullanımında sürdürülebilir yönetim probleminin artmaması için neleri yapmaması gerektiği daha önemli olacaktır. Bir diğer deyişle bu ülkeler öncelikle kendi ülkelerinde kendi çıkarları için suyu daha verimli kullanma konusunda somut adımlar atmalıdır. Orta Asya’daki su sorununa ben­zer şekilde, Türkiye’nin de güney komşuları ile geçmiş yıllarda sıkıntı­ları olmuş, Türkiye’den doğup Basra Körfezi’ne dökülen Fırat ve Dicle ne­hirlerinin sularının kullanımı konu­sunda bazı anlaşmazlıklar yaşanmış­tır. Bu sorunlar, tabiri caizse, Türki­ye’nin ustaca ve akıllıca yaklaşımları ve hak gözeten tutumu ile artık yaşanma­maktadır. Bölge devletlere bir yol ve uzlaşma sağlayıcısı olarak Türkiye’nin tecrübe ve teşebbüslerine ihtiyaç olduğu çok açıktır.

Kaynakça

İsmail Kapan, Büyük Ortadoğu Kavramı Ve Bölgemizdeki Su Meselesi, 2004

Arslan Zafer Gürler, Analitik Tarım Ekonomisi, 2012, Nobel yayınları.

Metin Duyar & Oğuzhan Öz çelebi, Ortadoğu’da Su sorunu,2012, Derin Yayınları

Gülay Kılıç, Orta Asya’da Su Sorunu: Bir Yılan Hikâyesi, Analist Dergisi, 2011 Ağustos.

Philip Micklin, “The Future of Water Management”, Central Asia and Caucasian Prospects, The Royal Instittue of International Affairs, 2000.

Mustafa Ökmen, “Türkmenistan’da Çevre Sorunları”, Avrasya Dosyası, Türkmenistan Özel, Sayı 2, 2001.

Mehmet Seyfettin Erol, Orta Asya’da Güvenlik Sorunları, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 1, 2000.

Stepnen Hodgson “Strategic Water Resources in Central Asia in Serach of a new İnternational legal order. EUCAM EU Central Asia Monitoring . No: 14 May 2010 CEPS Centre for European Policy Studies.

TASAM, Yaşamın Ana Unsuru Ve Su Sorunu Dosyası

Hidropolitik Akademi, Orta Asyadaki Saatli Bomba Su,2014 Eylül

Dünya Bakası Su Raporu, http://www.worldbank.org/en/topic/water/x/eca

High and Dry : Climate Change, Water, and the Economy https://openknowledge.worldbank.org/handle/10986/23665

Uluslararası Kriz Heyedi, ICG Asia Report No 4, May 2002

Tablo Kaynak: FAO http: //www. fao. org/nr/water/aquastat/data/query/results. html

 

Bir yanıt yazın