İnternetin ortaya çıkmasıyla birlikte teknolojide yaşanan gelişmeler iletişim şekillerinde ve günlük yaşantımızda birçok değişikliğe neden olmuştur. Sosyal ilişkilerimizde yüz yüze iletişimin niteliği ve niceliği azalırken onun yerini yavaş yavaş teknolojik araçlarla yapılan iletişim şekilleri almaya başlamıştır. Sanal ortamdaki bu yeni iletişim biçimlerinin en yaygın olanı ise sosyal medyadır. Sosyal medya, insanların iletişimini, işbirliğini, çalışmasını, öğrenme sürecini ve yaşam kalitelerini bile yeniden düzenlemiştir. Sosyal medya uygulamaları aracılığıyla bireyler kendi kişisel sayfalarını oluşturabilmekte ve bu kişisel sayfalar üzerinden diğerleriyle etkileşim kurabilmektedir. Sosyal medyanın zamana, konuya, kişilere ve diğer birçok farklı etmene göre değişen etkileri söz konusu olmaktadır. Buna göre, bireylerin sosyal medya kullanımı kişiden kişiye göre değişmektedir. Sosyal medya araçlarından hepimizin beklentileri değişik olmaktadır ve bu araçlar, farklı farklı kullanımlara, farklı farklı doyum noktalarına, farklı farklı hazlara ve dozu kaçırıldığında farklı farklı hastalıklara neden olabilmektedir. Bu durum sosyal medyanın insanlar üzerindeki etkilerini belirlerken, diğer yandan bireylerin de bir araya geldiğinde toplumu etkilediği görülmektedir.

Faydaları ve insanlığa sunduğu kolaylıkları sayılamayacak kadar fazla olan sosyal medya, aslında, bizim, yüzeysel bir düşünce sistemiyle yorumladığımız kadar da basit değildir; kendimizi kaybettiğimiz ve dünyadan soyutlayarak içinde kaybolmaya varan eylemlerimiz ile benliğimizi eriten bu mecranın insanlığa verdiği zararlar benim şu an sizlere seslenme nedenimdir. Derdim, özellikle sosyal medya uygulamalarının imkânlarını yok sayıp sadece eleştirel bir yazı kaleme almak değil; vaktimizin birçoğunu heba eden bu aracın, bizlere dikta ettiği şeyleri dile getirerek yüzleşmemizi sağlamaktır.

Sosyal medyanın insanlara dünya genelinde kolay ulaşılabilir bir iletişim ve etkileşim ağı sunması farklı konularda yenilikler getirmiştir; insanlar, kendi ilgi alanları ile ilgili insanlara ulaşmada zorluk çekerken, bu yeni sanal ortam sayesinde kendi ilgi alanlarına yönelik arkadaş grupları ile irtibata geçebilme imkânı bulmuştur. Ulaşmakta güçlük çekilen siyasetçi, sanatçı, futbolcu vs. kişilere sosyal medyadan bir şeyler yazılabilir ve cevap alınabilir olunması hepimizin hoşuna giden bir imkândır. Markaların, büyük şirketlerin de pazarlama ve tanıtım işlemleri için oldukça önemlidir. Sosyal medya üzerinden atılacak doğru adımlar ile satılmak istenen ürünlerin daha büyük bir alıcı kitlesine ulaşması sağlanabilir. Güncel konular sosyal medya programları aracılığıyla daha yakından ve anlık takip edilebilir. Fakat sosyal medya kullanımının alışkanlık haline gelerek günlük yaşantımızın bir parçası olması durumu ve hatta elimizden, dilimizden ve gözümüzden uzak olmasına tahammül edemediğimiz bir konuma yerleşmesi, ona olan bağımlılığın fark edilir ve tartışılır hale gelmesine sebebiyet vermiştir. İşte, bizim asıl irdelememiz ve üzerine düşünmemiz gereken konu da budur; bağımlılığımız ve bundan nasıl kurtulacağımız.

Özellikle akıllı telefonların çağımız üzerindeki hâkimiyetini artırması sonucu günümüzde sosyal medyanın vazgeçilmez bir yanı var. Sosyal medya, kimilerine göre kendimizi ifade edebilmenin ve tanıtabilmenin en etkili yolu olurken kimilerine göre ise vakit kaybına neden olan ve beynimizi uyuşturan boş bir sanal ortam. Bunların yanı sıra, “fark edilmek, görünür olmak isteği” ile beraber merak duygumuzun açlığını doyurarak başkalarının hayatına olan ilgimizi de tatmin ediyor. Burada, bazılarımız, özellikle fotoğraflarımızda tüm takipçilerimize rol yapar, her gün ne kadar mutlu ve huzurlu olduğumuzu yansıtmaya çalışırız. Genellikle, bu fotoğraflarda, gerçek hayattan ve gerçek ruh halimizden uzak yapay görseller sunar, beğeni sayısının artmasını büyük bir merakla takip eder ve mutlu oluruz, umduğumuz beğeni sayısına ulaşamazsak vay halimize… Çünkü paylaşımlarımızın başkaları tarafından takip edildiğini ve beğenildiğini bilmek bizi tatmin eden diğer bir husustur.

Takip ettiğimiz insanların bazı fotoğraflarını görmek ve bunlara maruz kalmak, bazen kendimizi yetersiz hissettirebiliyor, bu sanal ortam dolayısıyla kıskanç bir ruh haline sokabiliyor, saldırgan ve güvensiz bir davranış sergilememizi sağlayabiliyor. Bu ruhsal götürüler ile başlayan psikolojik seyir ise ilerleyen yıllarda kişilik bozukluğuna bile sebep olabiliyor. İnsanlar, özellikle çocuklar ve gençler, gelişim dönemlerinde, kendilerinde bulunan ve memnun olmadıkları belirli özellikler ile mücadele etmeleri gerektiği zamanlarda sosyal medya üzerinden açtıkları sahte hesaplar ile bu duygularını bastırıyorlar, kendilerini kandırıyorlar, özgüvenlerini kaybetmiş bir şekilde bu kritik süreci atlatıyorlar ve ilerleyen yıllarda bunun kötü sonuçları ile er ya da geç karşılaşarak daha büyük bir ruhsal yıkıma neden oluyorlar.

Sosyal medyada daha çok tanınarak ve daha çok beğenilerek egosunu doldurup taşırmak isteyenler yalana kolayca meyil verebilirken, hiç ilgilenmediği konular hakkında paylaşımlar yaparak takipçilerini aldatabiliyor, kendi mahremiyet duvarlarını delik deşik ederek her anını ve her özel durumunu hunharca ekrana yansıtıyor. Bunların hepsi yapılırken de toplumdan hızla uzaklaşan, hissiyatı ve fikriyatı kaybolmuş, milli ve vicdani konulara genel geçer bir gözle yorum getirerek kendisini avutan, yorum yapma zorunluluğu duyduğu konulara yüzeysel bir gözle bakarak onu bir iki cümlelik paylaşımlar ile geçiştiren, aslında, o konular hakkında yeterli müktesebata sahip olmayan, bunun azmini boş bir uğraş olarak gören, fiziksel olarak belirli eksikliklere ve kayıplara maruz kalan, daha az kitap okuyan, daha az spor yapan, daha az yürüyen, ailesine ve arkadaşlarına daha az vakit ayıran, yalnızlaşan, duygusuzlaşan, hareketsizleşen bir yığın ortaya çıkıyor. Evet, sosyal medyayı dozunda kullanmayan herkes, benim nazarımda boş bir insan yığınına dönüşüyor…

Peki, bunun bir çözümü yok mudur? Ne tür önlemler alabiliriz diye sorduğunuzu hisseder gibiyim. Tabi ki vardır, herkes kendi çözüm yolunu bulmalı, en kısa sürede bu bağımlılığından kurtulmalıdır. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bunun, tüm sosyal medya hesaplarını kapatarak kendimizi bu sanal ortamdan tamamen soyutlamak olduğunu düşünmüyorum. Çağımızın iletişim araçlarını kullanmamayı ve bu imkânları elimizin tersiyle bir kenara itmeyi doğru bulmuyorum. Onları, nasıl daha verimli kullanabiliriz sorusuna cevap bularak hayatımıza devam etmeliyiz. Sosyal medya için, bütün zihnimizi saran o “orada neler oluyor” cümlesini yenmenin elbette yolları var. Günün belirli zamanlarında kısa süreli girmeye kendimizi şartlamamız bunlardan bir tanesi olabilir. Kendimize kurallar koyarak o kurallar dahilinde sosyal medya programlarını kullanmamız bize yardımcı olabilir; geri dönüşü mümkün olmayan değerli vakitlerimizin en azından bir kısmını bu bağımlılığa kurban etmeyebiliriz. Onun yerine belirli uğraşlara yönelebiliriz. Zamanımızın büyük çoğunluğunu çöp eden bu alışkanlığımızdan, diğer alışkanlıkların çözüm yollarında olduğu gibi kademe kademe azaltarak zararlı yönlerinin bir kısmından kurtulabiliriz. Günlük haberleri sosyal medya programları yerine gazetelerden veya toplu gazete programlarından takip ederek sosyal medya programlarının ana sayfalarında farkında olmadan dakikalarca gezinmemizin önüne geçebiliriz. Ders aralarında, kısa ya da uzun mesafeli yolculuklarımızda hemen “acaba neler kaçırdım” telaşıyla onlara odaklanmak yerine “imtihan edildiğimizi düşünerek” ve bu anları vesile kılarak daha fazla kitabı veya makaleyi idrak edebilir, bir telefon kadar uzakta olan akrabalarımızın ve büyüklerimizin sesini duyarak onları mutlu edebilir, bu vakitleri daha güzel değerlendirebiliriz. Bu saydıklarım sizlere basit veya işe yaramaz gelebilir. Bunlar dışında onlarca önlem de alınabilir, fakat asıl mesele bizim bunu istememizdir.

Sosyal medyada; saatlerce durmadan, sürekli fotoğraf paylaşmadan, nerede olduğumuzu ve nereye gittiğimizi belirtmeden, olur olmadık her güncel gelişmeye “bilinçsizce” yorum getirmeden, birilerinin ne yaptığını, nerede yemek yediğini, akşam kahve mi çay mı içtiğini, kiminle sohbet ettiğini, kiminle duygusal bir bağ kurduğunu profil sayfası aracılığıyla öğrenmeden yaşayabiliriz; yaşamalıyız. Özellikle gençliğimizin sosyal medya aracılığı ile beyin fonksiyonlarının uyuşmasına, ruhsuzlaşmasına, fikirsizleşmesine, bir hurda yığınına dönüşmesine engel olmalıyız…

Bir yanıt yazın