Timur ölmeden önce 2 tane oğul bırakmıştır. En büyük oğlu Cihangir 1375 senesinde hastalıktan ölmüştür. İkinci oğlu Ömerşeyh ise Diyarbakır seferinde Hurmatu adlı ele geçirilen bir kaleyi incelerken boynuna aldığı bir ok sonucu şehit olmuştur (1394). Geriye kalan 2 oğlundan büyük olan Miranşah daha önce bahsettiğimiz gibi atından düşmüş ve psikolojik olarak garip davranışlar sergilemeye başladığı için babasının gözünden bir hayli düşmüştür. Timur’un ölmeden önce oğlu Şahruh yerine torunu olan Cihangir’in oğlu Pir Sultan Muhammed’i veliaht göstermesinin sebebi annesi Hanzade’nin menşei bakımından olmalıdır. Fakat Timur’un ölümünden sonra buyruğuna uyulmamış ve Şehzade Halil Semerkand’a hâkimiyeti ele geçirmiştir. Pir Sultan Muhammet tahtı ele geçirmeye çalışsa da başarılı olamamış daha sonrasında veziri Pir Ali Taz tarafından öldürülmüştür (1406). Halil Sultan gerek yaşının getirdiği çocukluk gerekse gözdesi Şad Mülk’ün tavırları yüzünden hazineyi israf etmesi üzerine emirler baş kaldırmış ve tahttan indirilmiştir. Emirler Horasan hâkimi Şahruh’u tahta geçirmiştir. Halil Sultan 1411 tarihinde vefat etmiştir.

Mirza Şahruh (1405-1447)

Şahruh 20 Ağustos 1377 senesinde Semerkant’ta dünyaya geldi. Timur’un oğlu olan Şahruh babasına göre zıt bir karaktere sahiptir. İyi bir kumandan olmasına karşın barışçıl bir insan olan Şahruh iktidarı ele geçirdiği zaman başkenti Semerkant’tan Herat şehrine taşımış ve Semerkant yönetimini oğlu Uluğ Bey’e vermiştir. Şahruh babası gibi bir kukla hanı (han bazı) tahta çıkarmamış ve Baysungur unvanı almıştır.

İsfahan Seferi

Şahruh ülke içinde hâkimiyeti eline alan ve tekrar iktidarı ele geçiren Kara Yusuf üzerine sefer yapma ihtiyacı duymuştur. Mirza İskender, Şahruh ilerlerken kendisine muhalefet etmiş ve geçeceği yolları tutmuştur. Bunun üzerine İsfahan’a sefer yapan Şahruh İskender’i teslim almış ve onu kardeşi Rüstem’e teslim etmiştir. Rüstem kardeşinin gözlerine mil çektirmiştir. Şahruh daha sonra İskender’i kardeşi Baykara’nın yanına göndermiştir. Baykara’nın isyan etmesi, İskender’in saltanat mücadelesinden vazgeçmemesi ve Rüstem’in İskender’i öldürmesi üzerine Şahruh Fars bölgesine gelerek Ömerşeyh’in oğullarının hâkimiyetine son vermiştir.

I.Azerbaycan Seferi

Şahruh hâkimiyeti tamamen ele geçirince babasının kadim düşmanı olan Kara Yusuf’un Azerbaycan’a tekrardan hâkim olması üzerine Azerbaycan’a sefer düzenleme kararı almıştır. Kara Yusuf, Timur’un ölümü üzerine bölgede bulunan Miranşah ve oğullarını yenmiş ve hâkimiyetini yeniden ele geçirmiştir. Miranşah Kara Yusuf ile girdiği Serdrud savaşında hayatını kaybetmiş, Kazvin ve Sultaniye şehirleri Kara Yusuf’un eline geçmiştir (1408). 1420 senesinde Şahruh sefere çıkmış, Kara Yusuf o gelmeden ölmüş ve ordusu dağılmıştır. Yerine geçen oğlu İskender, Şahruh’a karşı koyamamış ve Şahruh galip gelmiştir. Şahruh zaferden sonra Horasan’a geri dönmüş ancak Azerbaycan tekrar İskender’in eline geçmiştir.

  1. Azerbaycan Seferi

Karakoyunlu İskender’in Sultaniye’yi tekrar ele geçirmesi ve Memlûkler’in Urfa’yı kuşatarak Timurlu müttefiki Akkoyunlu Devleti’ni zor durumda bırakması üzerine Şahruh hem Karakoyunluları bertaraf etmek hem de Memlûkler’e gözdağı vermek için 1429 senesinde tekrardan Azerbaycan seferine çıkmıştır. Şahruh Selmas Savaşı’nda (1429) İskender’i yenmesine rağmen bölgedeki Karakoyunlu hâkimiyetini kıramayacağını anlamış ve kardeşleri (Cihanşah ve Ebu Said) ile arası iyi olmayan İskender’i bertaraf etmek için aralarındaki rekabetten faydalanma yoluna gitmiştir. 1430 tarihinde Karabağ’da dönen Şahruh Ebu Said’i Azerbaycan hâkimi ilan etmiştir. Bölgeden ayrılmasından sonra İskender, kardeşini öldürüp tekrardan idareyi ele geçirmiştir.

III. Azerbaycan Seferi

Karakoyunlu İskender’in oğlu Yar Ali, halktan fazla vergi topladığı için babasına şikâyet edilmiş, Yar Ali babasından korkarak Şirvanşahlar’a sığınmıştır. Şirvanşah hâkimi Halilullah, İskender’den çekinerek Yar Ali’yi Herat’a gönderse de İskender’in istilasından kurtulamamıştır. Yine bu zamanda Memlûk Devlet’i, Timurlu müttefiki Akkoyunlular’ın merkezi olan Amid (Diyarbekir) şehrine saldırdılar. Bu gelişmeler üzerine Şahruh beylerin karşı çıkmasına rağmen bölgedeki hâkimiyeti tekrar ele almak adına yeni bir sefer düzenleme kararı almıştır. 1434 senesinde yola çıkan Şahruh, 1435 tarihinde bölgeye gelmiştir. İskender, Şahruh’un gelmesi üzerine Tebriz’i terk etmiş ve Erzurum yakınlarına gelen İskender burada Akkoyunlu Kara Yülük Osman ile karşılaşmış ve onu mağlup etmesi üzerine Osman aldığı darbelerin etkisi ile vefat etmiş ve İskender şehre girmiştir. Çağatay şehzadesi Mirza Cuki’nin gelişi üzerine İskender daha önce babasının yaptığı gibi Osmanlıya sığınmış, Şahruh Azerbaycan hâkimiyetini İskender’in kardeşi Cihanşah’a vermiştir. Şahruh bu seferler sonucu Azerbaycan’da Karakoyunlu hâkimiyetine son verememiş hükümdarlığı bir kardeşten diğerine vermiş ve buraları görünüşte kendisine tabii kılmaktan ileri gidememiştir.

Şahruh’un Ölümü

12 Mart 1447 tarihinde vefat eder Mirza Şahruh seferlerini batı yönüne yapmış, doğudaki Özbekler ve Moğollar ile Semerkand’da bulunan oğlu Uluğ Bey ilgilenmiştir.

Uluğ Bey (1447-1449)

22 Mart 1394 tarihinde Azerbaycan’ın Sultaniye şehrinde dünyaya gelen Uluğ Bey babasının hükümranlığı döneminde Semerkand’ı yönetmiş, Moğol ve Özbekler ile mücadele etmiştir. Uluğ Bey otorite sahibi bir hükümdar olamamış ve hükümdarlığının ilk yıllarında öldürülmüştür. Ancak belleklerde iyi bir astronom, matematikçi ve şair olarak yer etmiştir. Uluğ Bey babasının ölüm haberini alınca Semerkand’ı küçük oğlu Abdülaziz’e bırakıp Horasan’ı ele geçirmek maksadıyla Amuderya kıyısına gelmiştir. Fakat yeğeni Mirza Ebubekir’in ondan önce geçtiğini öğrenmiş bunun üzerine kızını verme vaadiyle Mirza Ebubekir’i yanına çağırtmış ve onu ortadan kaldırtmıştır. Bu dönemde Herat’ta bulunan Mirza Alaüddevle, hazineyi açarak ordu toplamış ve Uluğ Bey’in oğlu Abdüllatif’i yakalayıp hapsetmiş fakat sonrasında onu serbest bırakmıştır. Daha sonra Alaüddevle karşılaşan Uluğ Bey onu mağlup etmiş ve Herat’ı ele geçirmiştir (1448). Uluğ Bey fetihnamelerde başarıyı, bu savaşta en büyük paya sahip olan büyük oğlu Abdüllatif yerine küçük oğlu Abdülaziz’e yüklemesi baba oğul ile araların açılmasına neden olmuştur. Araları git gide açılan baba oğul karşı karşıya gelmiş yapılan savaşta Uluğ Bey mağlup olmuştur (1449). Uluğ Bey vaktiyle Abbas adlı birisini haksız yere öldürtmüştür. Ebu Abbas, Abdüllatif’e gelerek kısas istemiş, yapılan yargılamada Uluğ Bey suçlu bulunmuş ve idam edilmiştir (1449).

Mirza Abdüllatif (1449-1450)

Mirza Abdüllatif Uluğ Bey’in üçüncü oğlu olup 1420 senesinde Semerkant’ta dünyaya gelmiştir. Babasının öldürülmesinden sonra tahta geçen Abdüllatif baba katili sıfatıyla sadece 6 ay tahtta kalabilmiştir. 9 Mayıs 1450’de sabah namazına giderken düzenlenen suikast sonucu vefat etmiştir.

Mirza Abdullah (1450-1451)

Suikastçılar İbrahim Sultan’ın oğlu Abdullah‘ı hapisten çıkararak tahta çıkardılar. Abdullah 1451 yılında Ebu Said ile girdiği savaş sonrası hayatını kaybetmiştir.

Ebu Said (1451-1469)

Babası Miranşah’ın oğlu olan Mirza Muhammet’tir. 1421 tarihinde dünyaya gelmiştir. Çocukluk ve gençlik yılları Uluğ Bey’in sarayında geçmiştir. Şiraz yakınlarında yapılan savaşta Mirza Abdullah’ı yenerek Timurluların Semerkand tahtına oturmuştur. Böylece Timurlu Devleti’nin hâkimiyeti Şahruh kolundan Miranşah’ın koluna geçmiştir. Bu dönemde Şahruh kolundan gelen Mirza Babür Herat’ı ele geçirmiş ve Sultan Muhammet’i öldürttükten sonra hâkimiyetini Irak-ı Acem ve Fars bölgelerine kadar yaymıştır. Mirza Babür Karakoyunlu Cihanşah’a mektup yazarak kendisine tabii olmasını istemiştir. Cihanşah Timurlu Devleti’nin eski gücünde olmadığını bildiği için Pir Budal’ı Irak-ı Acem bölgesine göndermiştir. Timurlu idaresinden bıkan halk Türkmenlere karşı koymamış ve Pir Budal Fars bölgesini kolayca ele geçirmiştir. 1457’de Babür’ün ölümü üzerine Herat’ı zapt eden Cihanşah, Ebu Said ile barış yapmış ve Horasan’ı Ebu Said’e vermekle birlikte Irak-ı Acem ve Fars bölgeleri Cihanşah’a kalmıştır. Ebu Said Moğol tehlikesini bertaraf etmek için Esen Buga’ya karşı abisi Yunus Han’ı desteklemiştir. Esen Buga’nın ölümü (1462) ile Moğol tehlikesi bertaraf edilmiştir. Cihanşah’ın 1467 senesinde Uzun Hasan tarafından öldürülmesi üzerine Batı İran’ın yeniden alınabileceğini düşünmüş olan Ebu Said, Cihanşah’ın oğlu Hasan Ali’nin kışkırtması sonucu Uzun Hasan’ın üzerine yürümüştür (1468). Uzun Hasan’ın barış tekliflerine rağmen aradaki kadim dostluğu bozan Ebu Said, Aras Irmağı’ndan geçerken Uzun Hasan tarafından kuşatılmış ve kaçmaya çalışırken yakalanmıştır. 6 Şubat 1469 tarihinde Şahruh’un eşi Gevherşad’ı öldürmek suçundan idam edilmiştir.

Hüseyin Baykara (1470-1506)

Hüseyin Baykara 1438 tarihinde Herat’ta dünyaya gelmiştir. Annesinin ricası ile 14 yaşında Ebü’l Kasım Babür onu hizmetine almıştır. Babür’ün 1454 yılında Semerkant’a yaptığı ikinci seferden sonra Babür ile Horasan’a dönmeyerek Ebu Said’in yanında kalmıştır. Ebu Said bazı şehzadelerin ayaklanmasından dolayı ondan da şüphelenerek onu Semerkant Kalesine kapattıysa da Baykara annesinin ricası üzerine hapisten kurtulmuş ve Babür’ün yanına gittiyse de Babür’ün ölümü üzerine Merv hâkimi olan amcası Sencer’in yanına gitmiştir. Baykara amcasının güvenini kazandıktan sonra Merv idaresini eline geçirdiyse de buradan püskürtülerek Muğrab boyuna çekilmek zorunda kalmıştır. Baykara, Ebu Said’in topraklarına sürekli akınlar yapmış, Ebu Said’in idamı üzerine Herat şehrine girmiş ve şehri zapt etmiştir (1469). Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan bu dönemde hâkimiyet için Şahruh kolundan gelen Yadigar Muhammet Mirza’yı destekliyordu. Aralarında yapılan savaşta Baykara galip gelmiş, Yadigar’ı öldürtmüş ve hakimiyetini tesis etmiştir (1470). Hüseyin Baykara hâkimiyeti boyunca Ebu Said’in oğulları Cihangir soyundan gelen Timur’un torunu Muhammet Ömer Mirza, Moğol Emirler’in isyanları ve emirleri ile vezirleri arasındaki çekişmelerle uğraşmak zorunda kaldı. Özellikle saltanatının son yıllarında oğlu Bediüzzaman’ın isyanları ile uğraşılması sırasında Özbekler Maveraünnehir’e iyice sızdı. Baykara’nın ölümü (1506) üzerine oğulları Muzaffer Hüseyin ve Bediüzzaman’ın arasındaki çatışmalardan faydalanan Özbek Hanı Muhammet Şeybani, Herat’ı ele geçirerek Timurlu Devleti’ne son vermiştir (1507).

Sonuç

Emir Timur kısa sürede, soylu bir aileden gelmemesine ve küçük bir şehrin yöneticisi olmasına rağmen askeri ve teşkilatçı zekâsıyla Türkistan’daki siyasi infial halini ve otorite boşluğunu doldurarak Türkistan’da kendisinden sonra kurulacak hanlıklar için bir rol model olmuştur. Timur’un savaşları onun askeri yönden gerçek bir dahi olduğunu göstermektedir.  Kendisinden geriye büyük bir hâkimiyet alanı miras bırakmış bulunan Timur,  veraset hukukun ailenin her bireyine yönetme hakkı tanıması hasebiyle taht kavgaları başlamıştır.  Şahruh hâkimiyeti eline almasıyla taht kavgaları bir süre bitmiş olsa da onun ölümüyle taht kavgaları tekrar gün yüzüne çıkmış ve bunun önüne bir daha geçilememiştir.  Hüseyin Baykara’nın ölümünden sonra devlet Şeybanilerin saldırıları neticesinde hükümranlığı yitirmiş aile üyeleri farklı coğrafyalarda hâkimiyet aramaya çalışmıştır. Bunlar arasında yalnız Timur’un oğlu Miran Şah’ın soyundan gelen Babür, Hindistan ve Afganistan sahasında başarılı olarak orada yüzyıllarca sürecek bir hâkimiyet tesis etmiştir.

KAYNAKÇA

Yezdi Şerafeddin Ali, “Zafername”, çev. Ahsen Batur, Selenge Yay. İstanbul, 2013

Şami Nizameddin, “Zafername”, çev. Necati Lugal, TTK Yay. Ankara, 1987

Alan Hayrunnisa, ”Bozkırdan Cennet Bahçesine Timurlular”, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2015

Grousset Rene, ”Bozkır İmparatorluğu”, çev. Reşat Uzmen,  Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007

Barthold Wilhelm, ”Uluğ Beğ ve Zamanı”, çev. İsmail Aka, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara, 1990

Arabşah İbni, ”Acâibu’l Makdûr”, çev. Ahsen Batur, Selenge Yay. İstanbul, 2013

Aka İsmail, “Mirza Şahruh ve Zamanı”, TTK Yay. Ankara, 1994

Clavijo Ruy Gonzales de, ”Timur Devrinde Kadis’ten Semerkant’a Seyahat”, çev. Ömer Rıza Doğrul, Kesit Yay. İstanbul, 2007

Tagrıberdi İbni, “En Nücumu’z Zahire”, çev. Ahsen Batur, Selenge Yay. İstanbul, 2013

Aka İsmail, ”Timurlular Devleti Tarihi”, Berikan Yay. Ankara, 2010

Bir yanıt yazın