1785-1865 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen Dadaloğlu’nun asıl adı Veli’dir. Babası da Dadaloğlu mahlasıyla şiirler yazan Âşık Musa adlı bir şair olarak bilinir. Bazı sosyologlar tarafından süregelen tartışmalardan biri de Dadaloğlu’nun gerçekte hangi boya mensup olduğudur ki bizzat yazdığı şiirleri kendisini çok iyi tarif etmiştir.
Kabaktepe asıl yurdum
Nadir Şah’tan gelir soyum
Koca- Nallı büyük dayım
Avşarlık’tan çıktı m’ola
Dadaloğlu’m oldum yetim
Nerde kaldı gök-kır atım
Melül olan aşiretim
Avşarlık’tan çıktı m’ola
Dizelerinde asıl yurdunun Güney Anadolu’nun Toroslar yöresine ait olduğu anlaşılır.
Diyar diyar gezip aslını her daim korumuş olan, Asya’nın Sir-Derya bölgesinden İran Horasan’a gidip oradan da Selçuklu zamanından itibaren on bir oymak halinde Anadolu’ya gelen Avşarları Dadaloğlu şu mısralarıyla dile getirmiştir.
On bir kişi Horasan’dan çıkanda
Ak sayaya yeşil düğme dikende
Çıkıp yücelerden engin bakanda
Yol alıp gidiyor göçü Avşar’ın
On bir kişiden kasıt on bir obadır: Torun, Koca Nallı, Halil Paşa Oğlu, Deliler, İbrahim Bey, Türkmen Aliler, Kara Şeyhli vb. olan Recep Avşarları’dır.
Göçebelikten yerleşik hayata geçirilmek istenen Türkmen aşiretlerinin mücadeleleri Dadaloğlu’nu bir hayli etkilemiştir. Kendi boyunun sesi olmaya adeta yemin etmiş bir âşık edasıyla yazar şiirlerini ve haykırır dağa taşa. Doğal, akıcı ve bir o kadar da samimi üslup kullanan Dadaloğlu’nun şiirlerinde göçebelikten sonra geçirilen yeni hayat tarzına yönelik çekişmesini, hislerini dizelerinde vurguladığını görürüz. Öyle kolay olmamıştır göçler ve çoğu zaman acı getirmiştir. Yolda yakınlarını kaybedenlerden tutalım kendi benliklerinden koparılmanın verdiği burukluğa varıncaya kadar göçler, sadece yürek yakmayla kalmamış Avşar’ın diline de yansımıştır. Ağıtlar bunun bir nebze de olsa dışa vuruşu olmuştur.
Fırka-i İslahiye hareketiyle Avşar beylerinin dağılmaları, Dadaloğlu’nun diline şöyle yansımıştır:
Bize haram oldu Çukurovalar
Şahin uçtu ıssız kaldı yuvalar
Türkmen kızı katarlamış mayalar
Bozuldu katarı, teli Avşar’ın
Dadaloğlu’m bu iş bize güç oldu
Osmanlı’dan altınımız tunç oldu
Gözü kanlı şahbazların nic’oldu
Ermedi çakmağa eli Avşar’ın
Hilmi Yavuz ,“Dadaloğlu Kavgasındaki Gerçek” makalesiyle Dadaloğlu’nun mensup olduğu milletle arasındaki bağı şöyle açıklamaktadır:
“Türklerde il gider töre baki kalır, bu söz Vezir Tonyukuk’da şöyle kullanılmıştır: “Biz Çinliler’in yüzde bir kadarıyız. Bir şehir kurup oturursak orada düşman bizi yok eder. Hâlbuki eski hayatımızı sürdürürsek zayıf olduğumuz zamanlarda çekilir, güçlü olduğumuz zamanlarda ilerleriz. Avşarlar, Türk olmanın şuurunu sonuna kadar muhafaza etmiş bu uğurda karşılaşılan en ciddi olayda verilen mücadeleyi kendi şairi Dadaloğlu marifetiyle gelecek nesillere aktarmak istemiştir. Avşarların şairi Dadaloğlu, nefsi için kavgada değildir. “Ben” dememiş “biz” demiştir. Türk’ün karakterinin hürriyet olduğunu haykırmıştır. O günün şartlarında verilebilecek mücadele elbette protesto yürüyüşü olmayacak kaba kuvvet, kavga olacaktı. Tepkinin şeklinden çok o şartlarda gösterilen tavır önemlidir. Vezir Tonyukuk’tan alınan bir öğüt asırlarca bir boyun yaşama felsefesi oluyor ve bunun uğruna kavga veriliyorsa bu asil davranışı selamlayalım. Dadaloğlu’nun dilindeki bir milletin benliği ise o şaire milli unvanı verelim ve kavganın esasını “milli kültürün korunması” olarak yorumlayalım.” ifadelerini kullanmıştır.
Dadaloğlu, bu asil, “soyaçekim”in kendisinde ve çevresinde yer aldığını şöyle belirtmiştir:
Aşağıdan Yusuf Paşa’m geliyor
Düşmanına karşı koyan mert olur
Şahin kocasa da vermez avını
Aslı kurt yavrusu gene kurt olur
Dadaloğlu’ndan önce de bu boyda hâkim olan bir ağıt geleneği vardı. Köklü bir yapıya sahip olan ağıtları bugün günümüze taşıyan Dadaloğlu olmuştur. Ağıt söyleme İslamiyet öncesinde ilk kaynağını yuğ adı verilen törenlerde