Günümüzde Çinliler tarafından “Şincang Uygur Otonom Bölgesi” olarak adlandırılan Doğu Türkistan, Türklerin tarihi anavatanıdır. Doğu Türkistan tabii güzelliği, doğal zenginlikleri, tarihten beri sahip olduğu renkli medeniyeti ile ünlü bir Türk-İslâm beldesidir:
Doğu Türkistan, bütün Çin toprağının 1/5’ini teşkil eder. Avrupa’nın en büyük devletlerinden Fransa’nın 3 katı, Macaristan’ın 17 katı büyüklüğündedir.
Doğu Türkistan halkının esasını teşkil eden Uygur Türkleri, tarihten beri bu topraklarda Büyük Hun İmparatorluğu, Göktürk Kağanlığı, Orhon Uygur Kağanlığı gibi devletleri kurarak, Çinlilerle Çin Seddini inşa ettirmişlerdir. Uygur İdikut Devleti Ulu Karahanlılar Kağanlığı ve Seidiye Sultanlığı gibi devletleri meydana getirmiştir ve 10. Yüzyılın ikinci yarısında İslâm dinini kabul ederek, İslâm dinini ve medeniyetini doğuya yaymışlardır. 20. Asırda ise Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti ve Doğu Türkistan Cumhuriyeti gibi devletleri ilan ederek, İslâmiyet’in doğudaki “Çelik Kalesi” olmuşlardır.
Doğu Türkistan’a ilk Çin istilası 1759 yılında vuku bulmuştur. İkinci büyük Çin işgali 1876 yılında Çinli General Zu Zarig Tangfın komutasındaki 150 bin kişilik Çin ordusunun saldırması ile meydana gelmiştir. 1933 ve 1944 yıllarında kurulan Bağımsız Doğu Türkistan Devleti de Sovyet Rusya’nın ve Çinliler’in hileleri, desiseleri ve kalabalık Çin orduları tarafından ortadan kaldırılmıştır. Doğu Türkistan son olarak 1949 yılında Kızıl Çin Kuvvetleri tarafından istila edilmiş ve bugünkü sömürge durumuna getirilmek istenmiş ve başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyanın gözü önünde soykırım devam etmektedir.
Doğu Türkistan yeraltı zenginlik kaynaklarının önemi ile dünyaca tanınmıştır. Bütün Çin’de mevcut 148 çeşit madenin 118’i Doğu Türkistan’dan çıkarılmaktadır.
Yaklaşık 500 bölgeden petrol, 30 bölgeden ise doğal gaz çıkarılmakta ve Çin’e taşınmaktadır. Doğu Türkistan’daki toplam kömür çıkarılan alanların yüzölçümü 900 bin Km2’den fazla
Olup, bu alan Birleşik Arap Emirlikleri’nin yüz ölçümünden fazladır. Toplam rezervi 2 Trilyon tondur. Bu rakam Çin’in toplam kömür rezervinin yarısını oluşturur. Doğu Türkistan’ın 56 kazasında 270 bölgeden yıllık 360 kg civarındadır. Çinliler 1950 yılına kadar Doğu Türkistan’dan Çin’e 40 ton altın götürdüklerini itiraf emişlerdir. 40’tan fazla bölgeden tuz çıkarılır.
1950 yılından beri Doğu Türkistan’ı egemenliği altında tutan Çin Komünist hâkimiyet; Müslüman halka siyasî, dinî ve iktisadî sahalarda sınırsız baskı yapmaktadır. Doğu Türkistan’ı hammadde ambarı, nükleer deneme üssü, Çinli mahkûmlar için bir kamp yeri, Çinli göçmenler için yerleşme bölgesi olarak görmekte, ülkenin tarihi Müslüman çehresini değiştirip, bir kâfirler yurdu haline düşürüp, kültürel miraslarını talan ederek, yok etmeye çalışmaktadır.
Zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını istedikleri gibi talan ederek Çin’e taşımaktadır.
Doğu Türkistan Müslümanları, mübarek İslâm dinini, imanlarını ve mukaddes vatanlarını korumak için uzun yıllardan beri açık-gizli, silahlı-silahsız çeşitli yollarla mücadeleye devam ettirmişlerdir.
Çin Hükümeti Doğu Türkistanlıların yerli halkının çoğalmasını kontrol altına alma kanununu uygulamaya koymuştur. Sözde “Azınlık Millet” diye adlandırılan bu ülkenin esas halkının şehirlerde oturanların iki, köylerde oturanların ise üçten fazla çocuk sahibi olmaları kesin olarak yasaklanarak bu kurala uymayanlara çok ağır cezalar getirilmiştir.
Bu kurala Komünist Çin idarecileri Çin Anayasası’na “vatandaşların dine inanma veya inanmama serbestliği ile inanma veya inanmama konusunda teşvik etme hürriyeti vardır” ibaresini koymuş olmasına rağmen, uygulamada bu tamamen tersidir. Yıllardan beri sayısız camileri tahrip ederek arsalara el koymuştur.
Bazı camileri domuzların bakıldığı ahır haline veya yakın tarihte içkili restoran haline getirmişlerdir. Binlerce din adamı katledilmiştir.
Sünnet, namaz, kurban, dini bayramlar gibi dini faaliyetlerine yeniden başladılar.
Bu serbestlik çok kısa süreli. 1989 yılından sonra Çin Komünistleri bu konuda büyük bir dönüş yaptılar. Camileri doğrudan doğruya yönetmeye, İmam Hatipleri kendileri tayin etmeye ve medrese ve dini kursları kapatmaya başladılar.
Çin Komünist yönetimi, Doğu Türkistan’da şimdiye kadar toplam 37 defa açık şekilde nükleer deneme gerçekleştirmiştir. Deneme alanları bazen açık şekilde Müslüman Türklerin yaşadığı kırsal bölgelere kadar uzamıştır. Müslüman halkın hayatına hiç değer verilmeden açıkça nükleer deneme yapılmaktadır.
Doğu Türkistan’da yaşayan 26 milyon Müslüman Türk halkı mübarek dinlerini, sağlam inançlarını, İslâmî şereflerini ve sevgili anavatanlarını korumak için Çinli Komünistlerin istilasına karşı, bugüne kadar pasif ve aktif şekilde tepkilerini ortaya koymaktadırlar.
Çin idaresinin Doğu Türkistan’ı açmak siyasetinin esas gayesi, bu ülkeye yerleştirilecek Çinlilere yol açmak, Doğu Türkistan’ın tabii zenginliklerinin talan ve sömürülmesini hızlandırmak, en sonunda ise bu Müslüman Türk ülkesinin Çinlileştirerek yok etmekten ibarettir.
Doğu Türkistanlı bilim adamları yasal yollardan Müslüman halka eğitim öğretim, basın yayın ve radyo, TV gibi kitle ulaşım araçları vasıtası ile tarihî, millî, dinî ve ahlâkî yönden yetiştirilmesi için büyük çaba sarf etmektedir. Onlar, bu hususta Müslüman halka doğru yolu göstermekte ve yol gösterici rolünü hakkı ile yerine getirmektedir. Bu yüzden günümüzde Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman halkta Çinli işgalcilere karşı geniş anlamda nefret duygusu günden güne artmaktadır.
Doğu Türkistan’da 60’dan fazla yeraltı faaliyeti gösteren siyasi parti ve çeşitli teşkilatlar Çinli işgalcilere karşı silahlı ve silahsız olarak mücadele vermektedirler.
Doğu Türkistan Müslümanları evrensel hukuk ve insan haklarına, hürriyet ve bağımsızlığına kavuşuncaya kadar, bu yoldaki mücadelesini sürdürecektir.
Onlar bu mücadelelerinde Türk-İslâm Âlemi’nin ve hür insanlık dünyasının destek ve yardımına her zamankinden daha çok muhtaçtır.
Bu konuda ülkemizde faaliyet gösteren Doğu Türkistan Vakfı, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin çektiği sıkıntıları insanlığa anlatmak için büyük bir çaba içindedirler.
Buradan vakfa ve yöneticilerine teşekkür ederim.
Allah-u Teâlâ Al-i İmrân Suresi’nin 139. Ayeti Kerimesinde mealen şöyle buyuruyor: “Gevşeklik göstermeyiniz ve üzülmeyiniz ve siz mü’minler iseniz, çok yükselmiş olanlar ancak sizlersiniz.”
Allah’a emanet olun…