Mevsimlerden bahar, aylardan mayıs olunca ister istemez gönlümüze ve yüreğimize bir cemre gibi düşer gençlik. Onu lâyıkıyla yaşayanlara ya da yaşatanlara uzaktan ya da yakından gıpta ile bakarız sonra da niye baktığımızı şöyle açıklarız:

Her milletin en hareketli, en ateşli gücü gençliktir. Bu kesime tam bir inançla güven duymak, onları mensubu olduğu millet için çalışmaya teşvik etmek, yarına emin adımlarla yürümektir. İşte bu sebepten dolayı Tevfik Fikret ‘Ferda’sında, M. Akif ‘Asım’ındaAtatürk ‘Gençliğe Hitabe’ sinde bu milletin en değerli parçasına, yani gençliğine seslenmişlerdir. Çünkü gücün, hareketin, kısacası delikanlılığın adı, gençliktir. Böylesine büyük bir güce sahip olan toplumlar, zaman zaman birtakım engellerle karşılaşsalar da hedeflerine doğru yürümeye devam ederler.

Bir çığ gibi büyüyen gençliğimizle bu konuda oldukça şanslı sayılırız. Bu şansımız Avrupa kıtasının en genç nüfusuna sahip olmakla başlamaktadır. O hâlde bir mirasyedi gibi davranmadan sahip olduğumuz serveti, en küçük noktasına kadar faydalı bir şekilde değerlendirmeliyiz. Ancak, bu işleri gerçekleştirirken gençliğimize, bu ülkede yaşamanın mutluluğunu ve gururunu da tattırmalıyız. Çünkü gençlik, Coşkun Ertapınar’ın dizelerinde, anlatıldığı gibi bir büyük ideal için vardır.

Gençlik, berrak bir su gibi,

Bulandırılmazsa eğer

Akar pırıl pırıl geleceğin seherine.

Dolunaylı gecelerde samanyolu gibi

Işıktan bir ırmakta yıkanıp

Güneş gibi doğmak ister

Karanlıklar üzerine…

Evet, böylesine önemli bir görevi yerine getirecek olanlar karşısında bizlerin de büyük sorumlulukları vardır. Onları yabanın kurduna kuşuna, hain odakların ellerine bırakmamalıyız. Onları, çaresiz, eğitimsiz, öğretimsiz yığınlar olarak bir kenara atığımız gün birilerinin iştahını kabartır; kendi kuyumuzu kendimiz kazarız. Ahlar, vahlar arasında bir ömür, bir nesil, tüketmemek için gençliğe sadece sözde değil, özde de sahip çıkmalıyız. Bu genç fidanları iyi bir eğitimle yarınımızın uç beyleri olarak yetiştirmeliyiz. Onların bilgi pınarından doya doya içmelerini; fende, teknikte basamak basamak yükselmelerini sağlamalıyız. Onları haktan, adaletten ve özgür yaşamaktan uzaklaştıran her şeyle mücadele etmeliyiz. Kısacası, onları; hisseden bir yürek, eğilip bükülmez bir karakter, düşünen bir beyin, konuşan bir dil ve ne istediğini bilen bir insan şeklinde yetiştirdiğimiz gün hem ülkemiz hem de bütün insanlık mutluluk türküleri söylemeye başlayacaktır.

Şair Yahya Akengin’in dizelerinde olduğu gibi,

“Tutuşmuş bir güz yamacıdır benim yüreğim

Alıştım bu yedi renkli yangınlara

Bahçe bilmez bir gül izindeyim,

Mihnetim yok bahçıvana.

Geri aldım el çiçeklerinden umutlarımı,

Değilim şimdi mevsimlere oyuncak.

Kendimle cenk bayırına sürdüm atlarımı

Kayıplar benim, zafer benim olacak…”

İnanıyorum ki zafer, çalışan çabalayan Türk gençliğinin olacaktır. Bu gençlik kazandıkça memleketimiz, milletimiz ve bütün dünya kazanacaktır. Çünkü bu gençliğin mensubu olduğu millet, Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lûgati’t-Türk’ünde de belirtildiği üzere dünyaya en adil düzeni getirecek ve bütün insanlığa hizmet verecek yüce bir görevi üstlenmiştir. A.Nihat Asya, Fetih Marşı’nda bu gençliğe:

“Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden

Senin de destanını okuyalım ezberden

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden…

Elde sensin, dilde sen… gönüldesin, baştasın;

Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!..”

diyerek yaşadıkları ömür diliminin neleri gerçekleştirebilecek bir güç olduğunu hatırlatmakta ve onlara büyük hedefler göstermektedir. Bu hedeflere nasıl varılacağını da Tevfik Fikret’in dizelerinde görmekteyiz: “ Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır, / Durmak zamanı geçti çalışmak zamanıdır.”

Evet, sevgili gençler! Artık hedef belli, hedefe gidecek yol da bellidir. Bize düşen iş, sizi bu kutlu yürüyüşte yalnız bırakmamak ve kıldan ince kılıçtan keskin bu yolda başarıyla yürümeniz için dua etmektir. Unutmayın ki, dualarımız hep bir şeyler yapmak uğruna çalışıp çabalayanlarla, bir gününü diğer gününe eşit etmeyenlerle olacaktır.

Şimdi bu görevleri omuzlarında taşıyan gençlik, kendisine verilen emaneti yarına sağ salim teslim etmek için büyük bir gayret içindedir. Başınız dik, alnınız açık yürümeniz için yıllardır ter döktüğüm, emek harcadığım sevgili gençler,bugün bu sütunlardan sizlere seslenirken  yarının zafer şarkılarını şimdiden duymaktayım. Çünkü siz bizim ümit ışığımız,yarınımızın aydınlık yüzlerisiniz.

Bir yanıt yazın