EKONOMİK SİSTEMLER VE İSLÂM
İslâm ekonomi sistemi, objektif bir incelemeden geçirilirse, görülecektir ki onun, bugün münâkaşası yapılan veya tatbik edilen “siyâsî ve ekonomik sistemler” […]
İslâm ekonomi sistemi, objektif bir incelemeden geçirilirse, görülecektir ki onun, bugün münâkaşası yapılan veya tatbik edilen “siyâsî ve ekonomik sistemler” […]
Biz, ekonomiyi, sosyal hayâtın bir parçası kabul ederiz. Üstelik, ekonomi sosyal hayâtın her yönüne kendi damgasını vurduğu kadar, sosyal hayâtın
Ekonomi ne için vardır? Ekonomi neleri ve kim için işler? Ekonomi, bizzat ekonomi için midir? Yoksa ekonomi, insanın refahını, mutluluğunu
Liberal-kapitalist sistem, kültürel ve moral değerlerin ekonomik hayâtı murakabe etmesine karşıdır. Öte yandan Marksist-sosyalist düşüncede olanlar ise kültürel ve moral
İnsan da dâhil, bütün canlılar, aşağı yukarı aynı fizyolojik ve biyolojik ihtiyaçlarda birleştirilebilir. Hiç şüphesiz, bu ihtiyaçlar, canlıların yapılarına, türlerine,
İnsanın canlı, cansız tabiatla ve diğer insanlarla ilişkisi, basit değil, çok karmaşıktır. Oysa insandan gayrı canlıların yâni bitki ve hayvanların
Ekonominin, grup hâlinde yaşayan insanların (âilelerin, birliklerin, köy, şehir, millet ve blokların) tabiatla ilişkilerinden dolayı birbirleri ile ilişki kurmalarından doğduğunu
Türk-İslâm Ülkücüleri’nin asla unutmayacakları husus, ekonominin bir insan faâliyeti olduğu ve insan için yapıldığı konusudur. Ekonomik faâliyetlerin temelinde insan yatmakla
İktisat, Arapçada ‘tutum’ demektir. ‘İsraf’ kavramının zıddıdır. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bildirildiğine göre Allah ‘iktisat yapanları sever’, aksine ‘müsrifleri’, ‘İktisat
Türk çocuğu, bütün Türk târihinden ve bu târihin tecrübelerinden istifâde etmesini bilmelidir. Bu arada, devletimizi çok yakından ilgilendirdiği için Selçuklu
Devletimizin, Osmanlı Hanedanlığı döneminde, imparatorluk çapında büyümesi ve büyük askerî zaferlerle taçlanması, bâzılarının sandığı gibi sırf kılıca dayanan bir başarı
Her şeyden önce ‘Diyânet Teşkîlâtı’, gerçekten bu işin ehli olan, ilim ve ahlâkı ile tanınmış, ihlâs sâhibi müminlerden ve millî
Din eğitim ve öğretimi sâdece ‘insanın temel hak ve hürriyetlerinden’ biri olduğundan ‘hukukî’ bir zarûret olarak yerine getirilmesi gereken vazîfe
İster misiniz Türkiye’deki din eğitimini, sırf birer örnek olsun diye bâzı Avrupa ülkeleri ile mukâyese edelim? Evet, o Avrupa ki
Günümüzde ‘din ve vicdan hürriyeti’ ve bu hürriyetin sınırlandırılamayacağı hususu ‘temel bir hak’ olarak tescil edilmekle beraber ne hikmetse İslâm