KÛFE’DE KALAN SON CEYLÂN
Kûfe Hazreti Ali zamanından beri Fırat’a bir yüzünü vermiş, çöle sırtını dayamış, bir yaşlı Arap şeyhinin azametiyle susmaktadır. Kûfe sokaklarında, […]
Kûfe Hazreti Ali zamanından beri Fırat’a bir yüzünü vermiş, çöle sırtını dayamış, bir yaşlı Arap şeyhinin azametiyle susmaktadır. Kûfe sokaklarında, […]
Ordular doğuya, ordular batıya, ordular güneye ve kuzeye durmadan akıyordu. Ordular, bir sonu gelmez ırmaktı sanki yatağına sığamıyordu; kabarıyor, taşıyor,
Milli Devlet Olma Savaşı, Büyük Türkiye İmparatorluğu’nun yirminci yüzyılda yeni bir zamana ve kahredici bir medeniyet anlayışına karşı direnişi; imkânsızın,
Amasya’da Yeşilırmak, hele yazın, serin akar; dolu akar… Sabah uykusuna dalmış bir kız gibi incecikten buğulu akar. Amasya’da Yeşilırmak düşünceli
Mahmud ve Ayaz isimleri, Büyük Türkiye İmparatorluğu’nun Gazneliler halkasıda, o zaman da gönüller derinliğince yaşamış, bu gün de uzak
Anadolu’nun batı ucuna yakın bir yerde bir yaşlı söğüt dallarını yere eğdi bir sabah; gün doğuyordu. Bulutlar göğe ağıyordu. Doğan
Rumeli boşalıyordu. Beş yüz yıl Avrupa’ya bir koca nehir beşyüzüncü yılın sonunda terine akıyordu; sanki kabuğuna çekilen bir böcek gibiydi:
Beyazıd-ı Bestâmi’yi bilirsiniz; Tanrı’ya nazı geçen, Tanrı katında ulu, Horasan erlerinden bir yüce kişidir. Yaşadığı yüzyılı, gerçek kişiliği ve zengin
Azerbaycan’da bir kent, Nahcevan; Nahcevan’da bir şeyh, Tuğrul oğlu Numan vardı. Yıl, 1875, mevsim bahardı. Nahcevan’da bahar, her yerdekinden daha
Akdeniz’in o gün, alışılmayan bir korkunçluğu vardı. Ve bir küçük yelkenli, bu alışılmamış korkunç denizle, amansız ve sonu yüzde yüz
Yirmi altıncı Osmanlı padişahı Sultan Üçüncü Mustafa, padişahlığının ele avuca sığmaz günlerini yaşıyordu. İstanbul, bir o kadar daha İstanbul görünüyordu
Derler ki, Manisa’da Muradiye Camii, yüzyıllarına karartamadığı kocaman bir ışık yumağı gibi pırıltılı aklını Manisa’nın bir genç köylüsüne borçludur. Hele
Milletlerin, daha kent kurmadığı, göçebe çadırlarda yaşadığı günlerdeydi. Bir atın, bin kişiden daha değerli olduğu günlerde… Balasagun yakınlarında, Hucend Boğazı’nın
İlk yazdı; Sarayköy ve çevresi, soğuk bir kışın ilk yaza dönüşmesiyle canlanmıştı. Bir derviş, sırtında birkaç kucak ağırlığındaki odun dengiyle
Batı’da, Çanakkale’de savaş bir amansız ve insafsız devam ediyor; son ehlisalip, gönüllerinde yüzyılların biriktirdiği kini, yenilgilerin acısını, devrin en ileri