Öğretmenlerden ve profesörlerden sık sık şu çığlığı duyarım:
-Nasıl bir nesil yetişiyor, haberiniz var mı? Gençleri teker teker görürseniz, gençliği tanıyamazsınız; gençliği her gün görmezseniz, onu anlayamazsınız. Gençliği tanımak ve anlamak için bir kürsünüz olmalı. Bu yetişen nesil çok ümit kesicidir, Peyami Safa, emin olunuz buna. Lisanını bilmiyor bu nesil. Lisenin son sınıfında ve üniversitede, uzunca ve topluca bir cümle içinde düşündüğünü ifâde edebilen genç yoktur. Hep kısa kısa, tekerrürlerle dolu, bozuk cümleler. Size imtihan vazîfelerini göstereyim, hayrette kalırsınız.
Senelerden beri buna benzer sözleri çok dinledim. On beş sene evvel öğretmenlik hayatından ayrılmış olduğum için, bu şikâyetleri kendi müşâhedelerimle kontrol edecek bir mevkide değildim: Genç neslin aleyhindeki hükümleri şüphemin süzgecinden geçirmeye mecburum.
Her nesil, kendinden sonrakini öfkeli bir ciddiyetle karşılar. Büyüğün küçüğe karşı bu somurtkanlığı, nesiller arasında kıskançlığın, tabiî bir tekâmül vesîlesi olmasından ileri gelmiyorsa, mâzînin istikbali, an’anenin inkılâbı kontrol etmek ihtiyacına işârettir. Nesil münâkaşasına şâhit olmayan devir ve memleket yoktur. Bu münâkaşalardan fışkıran hakîkatlerin gerçek bir terbiye âmili olduğuna inanırım. Bırakın söylesinler. Ne kadar haksız olsalar, haklı oldukları noktalar dâima vardır.
Dâvâların dâvâsı, iki tarafın da haklarını ve haksızlıklarını ayıklayabilmektir, fakat bu ne kadar zor, çünkü ne kadar muhitlere, şartlara, şahıslara bağlı bir şey! Zor, hatta imkânsız olduğu için de bu münâkaşa ebedîdir. Herkes fikrini söyleyecek. Ben de söyleyeyim. Hepsini değil çünkü buraya sığmaz. Fikirlerimin topunu bir ucundan bir karış açayım.
Gençlerde beğenilmeyen şeyler nelerdir? Rastgele birkaçını hatırlayalım:
1.Gençler serkeştirler.
2.Gençler argo konuşurlar.
3.Gençler lisanlarını bilmezler.
4.Gençler ayaklarının oyununa (futbola ve maçlı iddia sporlarına) kafalarının faâliyetlerinden ziyâde ehemmiyet verirler.
Bakalım öyle mi?
Gençler benim anladığım ve benim istediğim mânâda serkeş iseler, ne âlâ! Gençlik serkeşlik çağıdır fakat ne biçim serkeşlik? Disipline karşı değil, fikirlere karşı serkeşlik; îtiyat mekanizmasına karşı değil, eski, hayır, eskimiş îtiyatlara karşı serkeşlik. (Çünkü zannımca, eski başka eskimiş başkadır. Nice eskiler vardır ki, hiç eskimez.) Oğlunun kendisiyle aynı fikirde ve aynı zevkte olmasını isteyen baba haksızdır fakat oğlunun fikirsiz ve zevksiz olmasını istemeyen baba haklıdır. Birincinin serkeşliği inkılâp hamlesi, ikincinin serkeşliği anarşi meylidir.
Gençlerin argo konuşmaları eski bir mektep an’anesidir. Avam çocukları hep böyle konuşurlar. Muhitten gelen bu tesir ancak muhitin tekâmülüyle zâil olur. Mektep burada acizdir fakat işitiyorum ki, gençliğin argoya düşkünlüğü, bizim mektep çağımızdakinden çok fazla bir nisbete varıyor, gençliğin münevver tabakasını da sarıyormuş. Burada mes’ul gençler değildir. Mektebin ve maârifin yakasına yapışınız. Lisan, gramer, edebiyat öğretiminin ne kötü programlar içinde yapıldığını biliyoruz. İfâde vâsıtalarını mektepte tedârik edemeyen bir gençlik sokakta arar ve bulduğu da argodan başka bir şey olmaz.
Lisana ait şikâyetler de bu bahse dâhildir.
Gençlerin ayaklarına başlarından fazla verdikleri ehemmiyet… Bundan da mübâlağa hissesi düşüldükten sonra geri kalan hakîkat göz önündedir: Hiçbir konferans, bir futbol maçının uyandırdığı alâkayı çekemiyor. “Dünyanın her yerinde böyledir.” diyecekler; “Evet, diyeceğim, fakat dünyanın hiçbir yerinde bizdeki kadar değil.” Burada da gençleri mes’ul görmem. Cemiyet tabakaları içine yukarıdan aşağı saldığımız heyecanların ve zevklerin başında “iddia sporu” yâni maçlar geliyor (ki asıl spor bu değildir). Yukarıdan aşağı diyorum çünkü bir maçta memleketin en otoriteli insanlarını, seyircilerin ön saflarında sıralanmış görürsünüz fakat bir konferansta, bunlardan hiçbirine tesâdüf etmezsiniz.
Netîce: Fenâ bir nesil yetiştiği hakkındaki iddialar ne derece doğru olursa olsun, gençliğe hücum etmekte haksızız. Haksızız, çünkü yaptığı heykeli yumruklayan bir heykeltıraş vaziyetindeyiz. Gençlik bizim eserimizdir.
KAYNAKÇA
Peyami Safa, Eğitim Gençlik Üniversite, Sayfa:194
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.