‘’ Hey, Yakınlar, Uzaklar,
Bekler pusular tuzaklar,
Tayfuna dönsün SAZAKLAR,
Göz ışığım Gün’üm gitti. ‘’
Böyle ağıt yakmıştı, destanlarımızın şairi merhum Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu onun ardından. Haklıydı Gençosmanoğlu, zira o, Rabbini bile cennet karşılığında sevenlerin olduğu bu dünyada, hiçbir karşılık beklemeden milletini seven Ülkücülerin ve Türk milletinin ışığıydı, Gün’üydü. Şehadetiyle, destanların şairine bile ağıt yazdırmıştı Gün Sazak…
Gün Sazak, MHP ve Türk siyasetine, kendisi gibi bir başka abide şahsiyet olan merhum Dündar Taşer’in hediyesidir. Dostları vasıtasıyla MHP Genel Başkan Yardımcısı Dündar Taşer ile tanışan Gün Sazak, yaptıkları sohbetin ardından aktif siyaset yapmaya karar verir. Sazak’ın ilke ve ülkülerinin partisi olan MHP’de siyasete girmesi, Milliyetçi-Ülkücü camiada büyük bir sevinçle karşılanır. Kısa zamanda yaptığı çalışmaları ve teşkilatlarla kurduğu yakın ilişkiler neticesinde, 1971’deki 10. MHP Olağan Kurultayında Genel İdare Kurulu üyeliğine seçilir. Dündar Taşer’in, 1972 yılındaki elim bir trafik kazası sonucunda vefat etmesinin ardından, Taşer’den boşalan genel başkan yardımcılığı görevine Gün Sazak getirilir.
Gün Sazak, siyasetçi olduğu için milliyetçi değil, milliyetçi olduğu için siyasetçi olan bir isimdi. Onun içindir ki, makam, mevkii, ikbal peşinde koşmadı. Milliyetçi olduğu için siyasetçi olan herkes gibi, şahsi ikbalini milletinin ikbalinde gören bir siyaset ve devlet adamıydı. Onun bu özelliğine verilebilecek en güzel örnek, 1977’deki genel seçimlerde, istediği yerden milletvekili adayı yapılması teklifine, ‘’ Eğer aday olacaksam, memleketim olan Eskişehir’den ve gönüldaşlarım layık görürlerse olurum. ‘’ diyerek yaklaşmasaydı. Sazak, dediği gibi de yapmış, rahatça seçilebileceği yerleri tercih edebilecekken memleketi Eskişehir’den aday olmuştu. Gecesini gündüzüne katarak çalışmasına rağmen milletvekili seçilememişti ama şahsiyeti ve dava adamına yakışır bir gönül zenginliği ile hemşerilerinin gönlünde taht kurmuştu.
1977 seçim sonuçlarının oluşturduğu siyasi tablo neticesinde, Süleyman Demirel’in başbakanlığında kurulan 2. Milliyetçi Cephe Hükümeti’nde MHP’ye ayrılan beş bakanlıktan biri olan Gümrük ve Tekel Bakanlığına, milletvekili olmamasına rağmen MHP Genel İdare Kurulu kararıyla getirilen Gün Sazak, o dönemin en sıkıntılı bakanlığının koltuğuna otur oturmaz yaptığı ilk iş, yakın çalışma ekibi olacak Ülkücü bir kadro kurması oldu. Denetimsizlik yüzünden kaçakçılığın serbestçe yapıldığı, rüşvetin gelenek haline geldiği, sigara, çay ve tuzun bile karaborsaya düştüğü bir dönemde Gümrük ve Tekel Bakanlığı koltuğuna oturarak adeta ateşten bir gömlek giyen Sazak’ın bakanlık personelinde aradığı ölçü şuydu; ‘’ Hırsız olmamak, liyakatli olmak ve parti teşkilatına değil bakanlık teşkilatına bağlı olmak. ‘’ Gümrük kapılarını sıkı bir denetim altına alan Gün Sazak, personelinde aradığı ölçüler dâhilindeki atamalardan birini, Kapıkule Sınır Kapısının da içinde olduğu Trakya Gümrükler Müdürlüğüne solcu ama liyakatli birini atamak suretiyle yapmıştı. Sazak’ın göreve başlaması ile birlikte, gümrüklerden tırların giriş-çıkışı zorlaşmıştı. Gün bey, mafyaya karşı da ciddi bir mücadele başlatmış, bu kararlı mücadele neticesinde, uluslararası yeraltı dünyasının Türkiye’deki uzantılarına büyük darbe indirilmişti. Bu dönemde, siyasi çatışmalarda kullanılan ve ülkeyi kan gölüne çeviren silahların gümrük kapılarından geçişi engellendi. Gün beyin bakanlığı ile birlikte, mafya dünyası ve sömürüye dayalı sermaye çevreleri istedikleri gibi at oynatamaz bir duruma gelmişlerdi. Beş ay gibi kısa bir sürede mafyanın beli bükülmüştü. Bu muazzam sonuç, elbette sebepsiz değildi. Çünkü Gün Sazak, göreve geldiği ilk andan itibaren bütün sınır kapılarını tek tek geziyor ve incelemelerde bulunuyordu. Teftişleri ve çalışmaları hakkında bilgi verdiği MHP Başkanlık Divanındaki bir konuşmasına, ‘’ ABD’nin gümrük kapıları bizim gibi olsa 3 ayda batar ‘’ diyerek başlayan Gün Sazak, konuşmasına şöyle devam ediyordu, “Kaçakçılık sisteminin tamamen devlet memurlarının himayesi altında olduğu ortaya çıkmıştır. Bu memurların arkasında ummadığınız insanlar var. Uğraşmamız gereken adamlar çok güçlü. Benim icraatlarım karşısında pek çok insanı size göndererek şefaatçi olmanızı isteyebilirler. Eğer partiden teşkilatlardan yahut milletvekillerinden müdahale göreceksem ben bu işe girmem. ” Bunun üzerine MHP başkanlık divanı, Gün beyin çalışmalarına hiçbir surette karışılmayacağı ve destekleneceği yönünde yazılı karar alıyordu. Gün Sazak’ın kısa sürede başarıya ulaşan örnek mücadelesi neticesinde, kaçakçı dükkânları kapanmaya, yabancı sigaralar piyasadan çekilmeye başlamıştı. Uzakdoğu ile Batı arasındaki kavşak noktası olan Türkiye’deki bu gelişmeler, uluslararası kaçakçılık şebekelerinin canına ot tıkamıştı. Sazak, gümrüklerden silah geçiremeyen bölücü ve komünist örgütlerin de hedefindeydi. Sazak’ın sıkı takibi sonunda gümrük kapılarında kaçakçıları rahatsız eden gelişmeler yaşanmaya başlamış, özellikle Bulgaristan girişinde kilometrece tır kuyrukları görülmeye başlanmıştı. Silah, sigara, uyuşturucu işçi kaçakçıları zor durumdaydılar. Üstelik Tekel ve Çaykur’un üretimi, ilk beş ayda %30 artmış, çay, sigara ve tuz karaborsası kırılmıştı. Sazak’ın uygulamaları karşısında köşeye sıkışan kaçakçılar hükümetin düşürülmesi için harekete geçmekte gecikmediler. Koalisyonun büyük ortağı AP’den 11 milletvekilinin istifa etmesini sağlayarak, Gün Sazak’ın bakanı olduğu hükümeti düşürdüler.
Bakanlığı sırasında gösterdiği başarıları siyasi hasımları tarafından da takdirle karşılanan Gün Sazak Ülkücü Hareketin gurur abidelerinden biri haline gelmişti. Aşırı sol gruplar haricinde, o dönem MHP’ye soğuk bakan liberal ve sosyal demokrat kesim kendisinden övgü ile bahsediyordu. O, böylelikle sadece Ülkücü Hareketin gurur abidesi olmakla kalmamış, dürüstlüğü, yürekliliği, insan sevgisi, fikir namusu ile taraflı tarafsız herkese güven vererek ” Ülkücü Türk Milliyetçisi nasıl olmalı?” sorusunun somut bir cevabı haline gelmişti. Bu durumun en bariz örneği, 1979’da öldürülen Milliyet Gazetesi başyazarı Abdi İpekçi’nin kendisi hakkında söylediği övgü dolu sözler ve gazetedeki köşesinde yazdıklarıdır. 12 Ocak 1978 tarihli Milliyet’te yayınlanan “Başarılı olmuş bakan” haberinin konusu da Sazak’ın icraatlarıdır; tıpkı 28 Mayıs 1980 tarihli Hürriyet’in “Sazak, başkent siyasal çevrelerine göre, bakanlık görevlerinde başarılı oldu” ifadesinde olduğu gibi. 1978 bütçe müzakerelerinde CHP’nin sol kanadından İzmir Milletvekili Süleyman Genç’in, “Ben inceledim, cumhuriyet kurulduktan bu yana gümrüklerdeki soygunu fikri ve felsefesi benimle yüzde yüz ters olan Gün Sazak önlemiştir” şeklindeki sözleri de Sazak’ın beş ay gibi kısa bir sürede nasıl büyük bir başarının altına imza attığını ortaya koyuyordu.
27 Mayıs 1980 Salı akşamı, evinin önünde Dev-Sol militanlarının yaptığı hain saldırıyla katledilen Sazak’ın vefatı, ülke gündemine bomba gibi düştü. Hemen her gün bir mensubunu al bayrağa sarılı tabutlarla ve tekbir sesleriyle toprağa veren Milliyetçi Hareket camiası, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın katledilmesiyle adeta yıkıldı. Üzülen ve şoka girenler sadece MHP’liler değildi. Türk milleti Sazak’a ağlıyordu. Sazak’ın toprağa verileceği güne kadar Türkiye’nin birçok ilinde binlerce ülkücünün katıldığı kitlesel gösteriler yapılıyordu. Büyük camilerde ruhuna Kur’an-ı Kerim okunuyor, okullarda boykotlar yapılıyor, forumlar düzenleniyor, kızıl terörü lanetleyen yüzbinlerce bildiri dağıtılıyordu. Başbuğ Türkeş, Sazak’ın katledilmesinin ardından partisinin İstanbul il merkezinde yaptığı basın açıklamasında “Gün Sazak, Türk milletinin düşmanları, komünist ve bölücü cinayet çeteleri tarafından şehit edilmiştir” tespitini yapmıştı. Başarılı devlet adamlığının yanı sıra yanı sıra sergilediği aklıselim, itidal, hoşgörülü davranışlarıyla örnek bir kişilik olan Sazak’ın şehit edilmesi, Türk milliyetçiliği tarihinin en önemli olaylarından biridir. Sazak’ın öldürülmesi ve bakanlığı sırasında göstermiş olduğu çizgisi, Türk siyasi tarihi içinde çok ciddi önem teşkil etmektedir. Çünkü o; siyaseti millete ve ülkeye hizmet için değil de, kendilerine hizmet etmek için araç görmeleri ve bunu yaparken de toplumda uyandırdıkları kötü intiba ile ülkeye ve millete hizmet etme sanatı olan siyasete leke sürenlere ve siyaset kurumunu itibarsızlaştıranlara karşın, Türk siyasetinin tam anlamıyla yüz akıdır. Bakanlığı döneminde icra ettiği milli, dürüst, çalışkan ve partizanlıktan uzak siyaset ve devlet adamlığı, şartlar ne olursa millet yolunda bir azimetten asla geri durmayışı, taraflı tarafsız herkesin takdirini ve saygısını kazanması ile de örnek siyasetçidir.
Türk ve dünya siyasi tarihi, birçok suikastı hafızasında barındırmaktadır. Bu suikastların birçoğunun altında siyasi hasımlık bulunmaktadır. Ancak Gün beyin uğradığı suikast, sadece siyasi ya da ideolojik hasımlıkla açıklanamaz. Çünkü Gün beyin asıl hasımları, onun devlet idaresini milletin emaneti bilen bir anlayış ile Türk Devletine hizmet etmesi ve Türk milletinin kanını emen odaklara prim vermemesi ile büyük zarara uğramış çevrelerdi. O yüzden Gün Sazak, milletimizin aynı zamanda dürüstlük şehididir. Siyasi hayatı ve mücadelesini bir cümleye sığdıracak olursak, diyebiliriz ki; Gün Sazak, Türk Devleti ve siyasetinin namusu, Ülkücülerin gururu, millet için verilen şeref mücadelesinin sönmeyen meşalesi, ülkü abidesinin görkemli yıldızıdır. Üstad Genç Osmanoğlu’nun Sazak için yazdığı şiirdeki bir dörtlük ile başladığımız yazımızı, Gün Sazak ve Türklük ülküsü uğruna can vermiş bütün şehitlerimizin aziz hatırasına hürmeten, aynı şiirdeki bir başka dörtlükle bitiriyorum;
‘’ Bu bir nesildir sürekli,
Gözü pek, çatal yürekli.
Zor günlerimde gerekli,
Tuğ gibi beş binim gitti… ‘’