Atsız Hoca’nın makalelerinin derlemesi olan bir eserdir. 1966 yılında asıl basımı yapılmış, bu kitap makalelerinin günümüze göre uyarlanarak tekrar basım halidir.
Kitabın muhtevasına gelecek olursak; iki bölümden oluşmaktadır: “Türk Ülküsü ve” Gençlik, Ahlak ve Ülkü”. Türk Ülküsü bölümü yirmi iki makale, Gençlik, Ahlak ve Ülkü bölümü ise on beş makaleden oluşmaktadır. Yazarın üslubu açık ve akıcıdır. Verilen örnekler 1950’li ve 60’lı yılları kapsayan, dönemin tarihi bilinç olgusunu yansıtan ve eleştirmekten hiç çekinmeyen bir tavır sergilemiştir. Türk Ülküsü kitabını Atsız Hoca bu dönemde yazabilseydi eğer, son derece nefes kesen örnekler verebileceği düşüncesini zihnimde oluşturdu. İlk bölüm; Türk ülküsünün tanımı, Türkçünün kime deneceği cevabını bulduğumuz ve makalelerdeki çarpıcı cümlelerin gönlümüze işlendiği ilk kısımdır. İkinci bölüm; gençlere öğütlerde bulunmuştur.
Atsız hocaya göre; dünya çarpışma alanı ve yaratıcı kuvvet tarafından kurulan düzende yaratılanlar çarpışarak bu güne erişmişlerdir. Savaşların gerekliliğini milli davaların uğruna yapıldığını düşünmektedir. Nitekim bu sözlerinde haklıdır, özellikle Türk tarihine bakıldığında milli duygularla hareket edildiğini görürüz. Yazar savaşa hazır bulunduran iki kuvvetten bahsetmiştir: birincisi; maddi (teknik) ikincisi, ruhi (ülkü) dür. Tarih boyunca maddi kuvveti eşit olan milletlerin çarpışmasında ruhi kuvvet hangisinde fazlaysa zaferin ondan yana olduğu tespiti doğrudur. Türk ülküsü; Türk büyüklüğü, Türk kudreti ve inancıdır. İmanı çok büyük bir amil olarak görmüştür. Analizlerinin doğruluğunu I.Dünya Savaşı’ndaki Çanakkale ve birçok cephemizde verilen mücadelenin ruhi kuvvetin çokluğuyla zafere gidildiğini görmemiz mümkündür.
Türk ülküsü dini inancımızı da içine alan bir ülküdür. Yazara göre; Türk milletinin yürütücü kuvveti olan “ülkülere” Kızılelma denmesi, saflığın ve Türk ülküsünün eski olduğunun göstergesidir. Kızılelma adı, ülkünün aydınlardan önce halk arasında doğduğunu söyleyen yazarın makalesini tüm içtenliğiyle kaleme aldığını görmekteyiz.
Milli ülkülerdeki dönemlere değinilmiş; bağımsızlık, birlik ve fetihleri kapsayan bu dönemler üzerinde durulmuştur. Verilen örnekler makalelerin yazıldığı döneme göre son derece önemlidir. Milletler bağımsızlıklarını kazandıktan sonra birlik olurlarsa fetihleri gerçekleştirebilir sonucuna varıyoruz. Türkçülük kelimesi terminolojik yönden açıklanmıştır. Atsız hoca, Türk’ü Türk’ten başkası sevemez eğer severlerse çıkarları doğrultusunda bu mümkündür görüşünde olduğunu söyleyebiliriz. Bu düşüncesini haklı buldum çünkü hangi dönemde yaşarsak yaşayalım siyasi olayların bu görüşe göre şekillendiğini akıl erdirebiliyoruz.
Yazar, Türk ülküsünü güçlü bir şekilde ayakta tutacak olan ve inançla geleceği güzelleştirecek olanların gençler olduğunu söylemiştir. Gençleri ön planda tuttuğunu görmekteyiz. Nitekim 2016 Türkiye’sinde de bu düşüncenin devam ederek gelecek nesillerden güzel içtihatlar yapmaları beklenmektedir. Türkçülüğün ortaya çıkartan kaynakları maddeler halinde belirtmiştir. Türk milletinin hep yükselerek devam etmesi, yabancılaşmadan kendi özünü kabul ederek yaşaması ve hiçbir şeyden korkmaması gerektiğini söylemektedir. Yazara göre; Türkçülük ülküsünün sorumluluğu vardır, bu da herkesin bulunduğu konumdaki görevini hakkıyla yerine getirmesidir.
Türkçülük kelimesine yapılan itirazlar üzerinde durularak maddeler halinde kelimenin ekleri örneklerle açıklanarak okuyucuyu tatmin edici nitelikte olmuştur. Türkiye’deki fikir akımlarının hepsi yabancı ülkelerden alınmış, yerli ve milli olan tek fikrin Türkçülük olduğunu öğreniyoruz. Yazar, Türkçülerin kimler olduğunu izah etmiştir. Türkçü, Türk soyunun üstünlüğüne inanmış olan kimsedir görüşünü beyan etmiştir. Aynı zamanda Türkçülük, inancımız olan Müslümanlığı da kapsadığını dile getirmiştir. Burada bana göre bir tezatlık vardır. Çünkü İslam dinine göre Hucurat suresi 13.ayette ”Unutmayın ki Allah’ın nazarında en değerli, en üstün olanınız takvada en ileri olanınızdır.” buyrulmaktadır. Hz. Muhammed’in veda hutbesindeki öğütlerine göre de soy üstünlüğünün olmadığını görmekteyiz. Soy üstünlüğü dışındaki görüşlerine katılıyorum. Türk soyundan olup düğer ülkelerde yaşayanların sayısal verilerine kitapta yer verilmesi artı bir değer kazandırmıştır.
Kunlar’ın topluma faydalı olamayacak kadar yaşlı olanlarının intihar ettiği bilgisi verilmesi enteresandır. İlk defa böyle bir bilgiyi bu kitap sayesinde öğrendim. Yazar; Türk ahlakının yabancıların ahlakını alarak gerilediği tespitini doğru buldum. Türk soyunun eskiyi inkâr etmeyen bunu inkâr edenlerin Türklüğünden şüphe duyulacağı hususuna değinecek olursak, bugün Osmanlıyı inkâr edenlerin Türklüğünden şüphe etmeliyiz sonucuna varıyoruz. Bu kitapta bana en çarpıcı gelen cümlelerden biri ”Milletlerin temeli ahlaktır. Ordu, bilgi, teşkilat gibi şeylerin ahlaktan sonra gelir.” Yazar ahlak üzerinde durarak önemini vurgulamıştır.
Atsız hocaya göre; öğretmenleri bilgi bakımından seçmek yerine soyuna bakmak gerekir. Bu görüş eleştiriye açıktır. Bana göre; insanlar soylarını kendisi seçemez ama bilgili olabilmek kendi elindedir.
Millete ve vatana bağlılık bakımından vatandaşları kategorize ederek ayırmıştır. Kahramanlar, birinci kategoriyi temsil ederek Yavuz Sultan Selim gibi önderleri bu kategoride değerlendirmiştir. Yazarın çok açık bir şekilde Rus karşıtı düşünceler beslediğini görüyoruz. Ebedi düşman olarak gördüğünü okuyoruz. Diplomatik olarak dostluk sağlansa bile Türk milletinin gerçek manada barış sağlayamayacağı görüşündedir.
Maneviyatın en üstü olan “milli şuur” üzerinde durarak misallerle süslemesi başarılıdır. Günümüzde kaybettiğimiz milli şuuru yeniden filizlendirecek nitelikte cümleler kaleme almıştır. Türkçülüğün Turancılığı da kapsayan bir ülkü olduğunu okuyoruz. Tüm Türklerin birleşerek yabancı soy etkisinden korunması düşüncesindedir. Aslında bu düşünceler okuyucuya tebessüm ettirmektedir. Bütün Türkler birliği sağlanabilirse ileriye doğru daha güçlü adımlar atabiliriz.
Türkçülük kadına gösterdiği saygı bakımından da önemli bir ülküdür. Yazar okuyucuyu Türkçülük ile ilgili tüm konular hakkındaki düşüncelerini düzgün ve sıralı bir şekilde vermesi okuyucunun kafasındaki sorulara cevap verebilecek değerdedir. “Türkçülüğün önemli meseleleri” makalesinde önceki makalelerin genel değerlendirmesi yapılmıştır. Bu kitabı okurken günümüz Türkiye’sinde Türkçülük ülküsüne göre temeller atılarak nesiller yetiştirilmek istendiğini daha net anladım.
Yazar; komünizm, sosyalizm, liberalizm, kapitalizm karşısında durarak bunların olumsuz yönleri üzerinde durmuştur. Rejim olarak demokrasinin seçilmesiyle kanunların milletin tüm haklarını kapsayan değerde olması yönünde cümlelerle karşılaşıyoruz.
Atsız hoca; halk ve millet kelimelerini açıklayarak Türk halkı yerine Türk milleti tabirinin kullanılmasının doğruluğundan bahsetmiştir. Okuyucuyu tatmin eden cümleler kurarak düşüncelerini beyan etmiştir.
İkinci bölümde yazar; milliyetçiliğin gençlere aşılanması gereken bir inanç olduğunu düşünmektedir. Milliyetçilik inancının yerine getirilmesindeki en önemli adım Milli Eğitim Bakanlığının müfredatını düzenleyerek yeni nesiller yetiştirilmesi yönündedir. Gençlere öğütler veren cümleler bulunmaktadır. Ahlaki değerlerinden taviz vermeden, temiz ve berrak bir gelecek kurmaları için yol gösterici makaleler kaleme almıştır. Okullarda kendi değerlerimizi yansıtan güreş gibi faaliyetlerin aktörlükten, baleden öncelikli olması gerektiği düşüncesini görmekteyiz.
Eğitim sistemindeki bozukluklardan ve müfredatın eksikliklerinden bahseder. Yazar; ilkokuldaki eğitimde kahramanlık tohumlarının atılabilmesi için dayak da dâhil olmak üzere cezalandırmadan yanadır. Bu görüşe karşı durmakla birlikte ilkokul çağındaki bir çocuğa şiddet içerikli cezaların verilmesi pedagojik yönden olumsuz sonuçlar doğurarak sağlıksız bireylerin yetişmesine sebep olur.
Öncelikle tarih kitaplarının manasız olması yönündeki eleştirilerini haklı buldum. Nitelikli gençlerin yetişmesinde öğretmenlerin rolü üzerinde çokça durulmuştur. Eğitimi iyileştirmek için yapılması gerekenleri maddeler halinde yazması bu konu hakkında kafa yorduğunu göstermektedir. İlkokuldan itibaren askeri bir disiplin içerisinde eğitimin sağlanması gerektiği görüşündedir.
Atsız hocaya göre; Türk kızlarını geleceğin anneleri oldukları düşünülerek fazilet mümessili olarak yetiştirilmelidir. Askerlik görevini şerefli ve üstün tutan cümleler yer almaktadır. Savaş aleyhtarlığı söylemlerini açıklayıcı üslup sergilemiş ve savaşın gerekli olduğu görüşünü belirtmiştir.
Türk Ülküsü kitabı, her dönemde okunulup anlaşılabilecek niteliktedir. Kitabın eksi yönü; bazı cümlelerin tekrar ederek okuyucuyu sıkmasıdır. Bazı önerileri gerçekleştirilemeyecek kadar ütopiktir. Tarih heybesine faydalı bilgiler katmak isteyenler için değerli bir eserdir.