Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,

Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler,

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

(Mehmet Âkif ERSOY)

Türk ve dünya târihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan Çanakkale Zaferi, hem ordumuzun ortaya koyduğu stratejik ve askerî dehâ hem de milletimizin gösterdiği olağanüstü fedâkârlık ve kenetlenme bakımından şanlı târihimizin gurur ve övünç nişânelerinden biridir. Çanakkale önlerine gelen düşman kuvvetlerine karşı yazdığımız bu destan, birçok yönden târihin akışını değiştirmiş ve Türk Milleti’nin en zor zamanlarında dahi vatan müdâfaasında tereddüt göstermeyeceğini bütün cihana îlân etmiştir.

Ayrıca Çanakkale’den zaferle çıkmamız, dört yıl sonra başlayacak olan Millî Mücâdele’nin ve sekiz yıl sonra îlân edeceğimiz cumhuriyetin âdeta bir ön sözü ve müjdecisi olmuştur.

  1. yüzyıl sonlarında içinde bulunduğu ekonomik, siyâsî, askerî ve idârî krizlerin tam mânâsıyla bir türlü üstesinden gelemeyen Osmanlı İmparatorluğu, giderek gücünü kaybetmiş ve vatan toprakları emperyalist ülkelerin üzerinde hesaplar yaptığı bir coğrafyaya dönüşmeye başlamıştır. Bu tablo altında kendisini 1914 yılında başlayan 1.Dünya Savaşı’nın içinde bulan Devlet-i Aliyye, kimi zaman parçası olduğu İttifak Devletleri bloğundaki ülkelere yardım amaçlı, bazen yakın dönemde kaybettiği toprakları geri almak için, sık sık da saldırıya geçen düşman ordularına karşı koymak amacıyla birçok cephede mücâdele vermek zorunda kalmıştır. Oldukça kısıtlı imkânlar ve iktisâdî sıkıntılar içinde sürdürülen bu mücâdelede, her cephede irili ufaklı pek çok kahramanlık hikâyesi yazılmış; Türk askerinin cesur ve korkusuzca sergilediği direniş, târih sayfalarına kazınmıştır. Ancak bunların içinde en destansı ve sonuçları îtibârıyla en büyük önem arz eden târihî olay kuşkusuz Çanakkale Cephesi’nde Mehmetçiğin, kendisinden kâğıt üzerinde her açıdan (teknoloji, askerî teçhîzat, uluslararası destek, asker sayısı vb.) kat be kat daha güçlü görünen İtilaf Devletleri güçlerini unutulmayacak bir bozguna uğratmasıdır.

“Çanakkale Muhârebeleri, Türk askerinin dünyanın en güçlü savaş gemilerine ve modern silâhlarıyla teçhiz edilmiş ordularına karşı koyabilecek güçte ve ruhta olduğunu göstermiştir. Ayrıca dünyanın en büyük deniz gücüne sâhip olan İngiltere’nin dev filosunun bu savaşta âcizliğini ortaya koymuştur. Çanakkale Savaşları, İngiliz ve Fransızların yaklaşık beş yüz bin askerini bu cephede bulundurmak zorunda bırakarak diğer cephelerin kuvvet dağılımında tesirli olmuş ve netîcede savaşın genel seyrini etkilemiştir. Üst üste elde edilen iki zaferle Türk askerinin morali yükselmiş, Türk ordusunun Balkan Savaşı’nda zedelenen prestiji de kurtarılmıştır. Çanakkale Savaşları ile Mustafa Kemal Paşa gibi Millî Mücâdele’nin eşsiz lideri kazanılmıştır. Çanakkale Savaşları, 1.Dünya Savaşı’nın seyrini değiştirerek Çarlık Rusyası’nın çöküşünü hazırlamış olup İngiltere’de ise hükümet değişikliğine yol açmıştır. İngiliz-Fransız deniz filosunun ağır yenilgiye uğrayıp boğazları geçemeyişi, İngiltere ile Fransa’nın siyâsî ve askerî prestijini bir hayli sarsmıştır.”(1)

Hüseyin Nihal Atsız, “Çanakkale’ye Yürüyüş” adlı eserinde Çanakkale Zaferi’nin önemini şöyle anlatmaktadır: “Türk târihini dolduran büyük zaferler arasında, Dumlupınar da dâhil olduğu hâlde, hiçbirisi Çanakkale Zaferi kadar katî netîceli olmamıştır. Çanakkale müdâfaası, Sakarya müdâfaasının ve Dumlupınar taarruzunun anasıdır. Çanakkale müdâfaası olmasaydı Cihan Savaşı iki yılda bitecek ve Türkiye ortadan kalkacaktı. Türkiye ortadan kalktıktan sonra da artık bir Sakarya, bir Dumlupınar olmayacaktı. Çanakkale müdâfaası mânevî-ahlâkî bakımdan da büyük bir eserdir. Bu müdâfaa madde bolluğunun, vesâit zenginliğinin savaşta ‘her şey’ demek olmadığını ispat etmiş ve yine Türk Milleti’nin bütün cihanda baş dövüşçü ve birinci asker olduğunu bir yol daha ortaya koymuştur.”(2)

Prof.Dr. İlber Ortaylı, “Çanakkale Zaferi, Türklerin şuur ve güveninden ileri gelir. Bu zafer, Türk Milliyetçiliği’nde büyük bir uyanış ve gelişmeye neden olmuştur… Bu savaş, hem İslâm dünyasına (İngiliz sömürgelerinde, Mağrip’te, Ortadoğu’nun bazı bölgelerinde, Rusya’da) moral vermiş hem de Türklerde yeni bir vatanperverlik şuurunun uyanmasına neden olmuştur.” sözleriyle zaferin önemini ve Türk Milliyetçiliği penceresinden ifâde ettiği değeri belirtmektedir.(3)

Çanakkale Savaşı’nın gazi kahramanlarından Bolvadinli Mehmet Sinan Bey ise hâtıratında şöyle seslenmektedir: “Binaenaleyh gençlerimize şunu tavsiye etmek isterim ki Çanakkale, târih boyunca nice kahramanlıklar gösteren milletimizin ‘Hasta adam’ diye yaftalandığı bir çağda, Türk devletinin târihine son vermek için bir sûikasta sahne olan bir yerdir. Bu sûikastı önlemek için topraklarımızın yetiştirdiği yüz binlerce Mehmetçiğin cesetleri orada gömülüdür. Dedelerimizin kaybettiği kolları, bacakları, hatta kafataslarının birer parçaları hep orada, yaşayan ölüler diyarındadır. Onları gez ve gör, vatan müdâfaasının en güzel örneğini orada göreceksin! Orası sarsılmayan ve korkmayan Türk Milleti’nin şerefli târihine eklediği eşsiz bir zafer meydanı, hasımlarımızın ebedî bir mâtem alanıdır. İstiklal Savaşımızın, Sakarya’nın, Dumlupınar’ın kahraman er ve subayları zafer tılsımını hep bu meydandan almış, onu son nefesine kadar kullanmış, dünyada nispet kabul etmeyen başarılar elde etmiştir. Sen de bu vatanın bir evlâdı olarak yaşadığın müddetçe ilhamını bu kaynaktan temin et!”

Batılı kaynaklarda “Gelibolu Savaşları” olarak da geçen Çanakkale Savaşları, birçok bakımdan ilklere ve ender görülen olaylara da sahne olmuştur. Metrekareye düşen yaklaşık “Altı bin (6000) mermi” târihe geçerken, Seyit Onbaşı’nın top mermilerini sırtında taşıması da akıllara kazınmıştır. Aynı şekilde öğrencileri cepheye alındığı için 1915 yılında mezun veremeyen çok sayıda köklü eğitim kurumu (Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-i Tıbbiye, Mekteb-i Sultani, İstanbul Erkek Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Vefa Lisesi, İzmir Lisesi, Sivas Lisesi, Kayseri Lisesi, Konya Lisesi vb.) bugün de varlığını sürdürmektedir. 17 Mart’ı 18 Mart’a bağlayan gece Nusrat Mayın Gemisi’nin boğaza döşediği mayınlar, İtilaf Devletleri gemilerinin başlattığı deniz harekâtına karşı en büyük engel olmuş, kritik görevdeki gemilerini içlerindeki mürettebatın bir kısmıyla kaybeden müttefikler ağır bir hezimete uğramış, böylece târihe geçen 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi kazanılmıştır. Dönemin İngiltere Donanma Bakanı olan ve savaştan sonra istifâ etmek zorunda kalıp sonradan başbakanlık da yapan İngilizlerin önemli devlet adamlarından Winston Churchill, 1930 yılında Fransız Revue de Paris dergisine verdiği röportajda şu ifâdeleri kullanmıştır: “Birinci Dünya Harbi’nde bu kadar insanın ölmesine, harbin ağır masraflara mal olmasına, denizlerde onca ticâret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden; Türkler tarafından o gece atılan, o incecik çelik halat ucunda sallanan yirmi altı demir kaptır.”

Çanakkale Savaşları ile askerî teknoloji ve savaş yöntemi alanında da yenilikler ortaya çıkmıştır. Meselâ kara, hava ve deniz unsurlarının, ordular tarafından aynı anda bu denli yoğun bir koordinasyonla kullanılması, ilk kez burada olmuştur. Denizaltılar da donanmaların vazgeçilmez parçası olmaya başlamıştır. Türk ordusu için de hava gücünün kullanılmaya başlanılması, hem savaşta büyük katkı vermiş hem de gelecek yıllar için muhârebe kapasitesini artıran bir gelişme olmuştur.

Şüphesiz, Türk Milliyetçileri açısından, Çanakkale Savaşları konusunda mutlaka değinilmesi ve altı çizilmesi gereken konulardan biri de Enver Paşa’nın zaferdeki rolüdür. Dönemin Osmanlı Devleti Başkumandan Vekili ve Harbiye Nâzırı olan Enver Paşa, bu büyük müdâfaanın hazırlık ve icrâ safhalarında bizzat orduyu komuta etmiş ve askerin başında bulunmuştur. Târihçi Turgut Özakman, “Diriliş-Çanakkale 1915” adlı eserinde 18 Mart 1915 günü Çanakkale’den gelecek haber İstanbul’da beklenirken zafere en yüksek inancı besleyen kişinin Enver Paşa olduğunu ve kendisine bu güvenin nedenini soranlara Enver Paşa’nın, “Yakın zamanda cepheye yaptığı ziyârette askerin adanmışlığı ve inancını görmesinin kendisinde bu hissi oluşturduğunu”  söylediğini ifâde etmektedir. Enver Paşa, başkumandan vekili sıfatıyla harekâttan birkaç gün önce cephe hattına giderek mevzilere kadar girmiş ve askerin durumunu gözlemlemiş, tâlîmatlarını iletmiştir. Zafere olan inancını da sürekli aynı cümleyle belirtmiştir: “Topçuların gözlerini gördüm!”(4) Bu sebeple, görev yaptığı dönemde çeşitli nedenlerle başarısızlığa uğramış askerî harekâtlardan sonuna kadar sorumlu tutulan ve zaman zaman da hak etmediği ithamlara mâruz kalan Enver Paşa’nın, padişah adına başkumandanlık yetkisini elinde bulundurarak Harbiye Nâzırlığı yaptığı bir dönemde kazanılan büyük bir zaferde de hakkının teslim edilmesi ve başarıdaki payının göz ardı edilmemesinin, âdil ve şuurlu bir târih anlayışına oldukça uygun bir davranış olacağını söylemek yanlış olamayacaktır.

Sonuç olarak Çanakkale Zaferi, gerek Türk târihi gerek dünya târihi açısından kırılma anlarından bir tanesidir. İngiliz ve Fransızların “Yenilmez Armada” adını verdikleri, dönemin en üst düzey teknolojik imkânlarına sâhip donanmasının Çanakkale’de bozguna uğramasıyla:

-1.Dünya Savaşı’nın gidişatı değişmiş ve süresi uzamış,

-Boğazlardan yardımın ulaştırılamadığı Çarlık Rusyası, iç ayaklanmalara daha fazla direnememiş ve bu ülkede Bolşevik Devrimi gerçekleşmiş,

-Başta İngiliz ve Fransız sömürgeleri olmak üzere birçok halka emperyalistlerin de mağlûp edilebileceği konusunda umut ışığı doğmuştur.

Türk Milleti için ise on binlerce eğitimli Türk genci şehit ya da gazi olmuş; kayıp, esir, hasta vb. diğer zâyiatla birlikte daha da ağır bir tablo ortaya çıkmıştır. Ancak Çanakkale’de gösterilen kahramanlık, vatanseverlik ve ölüme meydan okuyan cesâretin doğurduğu millî ruh, tâkip eden süreçte Millî Mücâdele’de de kurtuluşa giden yolda en büyük güç kaynağı olmuştur. Ayrıca Çanakkale Savaşı’nın özellikle kara muhârebelerinde gösterdiği taktik ve askerî dehâsıyla zaferin kazanılmasında büyük pay sâhibi olan Mustafa Kemal Paşa, buradaki başarılarıyla Millî Mücâdele’nin önderliğine ısınmış, adını daha çok duyurmaya başlamıştır. Târih, bu noktada yeni bir lideri âdeta hazırlamış ve Türk Milleti’nin her şartta içinden çıkaracağı kahramanlarla yeniden diriliş destanları yazacağını bir kez daha kanıtlamıştır.

Çanakkale’de ve târih boyunca adımızın bulunduğu her coğrafyada canlarını fedâ ederek Türk Milleti’nin bugünlere ulaşmasını sağlayan aziz şehitlerimizin ruhları şâd olsun.

 

KAYNAKÇA

1) Bir Zafer Öyküsü Çanakkale, Naif Bayındır, Martı Yayınları.

2) Çanakkale’ye Yürüyüş, Hüseyin Nihal Atsız, Ötüken Neşriyat.

3) Birinci Harp’te Çanakkale Savunması, Prof.Dr. İlber Ortaylı, Atlas Tarih Dergisi Nisan/Mayıs 2015.

4) Diriliş Çanakkale-1915, Turgut Özakman, Bilgi Yayınevi.

 

 

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.