(I)

Öteden beri, Türk milliyetçileri arasında tam bir görüş ve anlayış birliği olmayışından şikâyet edilir. Aynı gayeye yönelmiş insanların niçin bir noktada birleşmedikleri, neden basit meseleler yüzünden birbirlerine düştükleri sorulur.

Bu tespit ve şikâyetler, umumiyetle isabetlidir. Ancak şimdiye kadar sebepleri üzerinde pek düşünülmediği için henüz hal çaresi bulunamamıştır.

Milliyetçiler arasında mutlak fikir ve görüş birliği sağlanmamasının, şüphesiz çeşitli sebepleri vardır. Fakat bizce bu sebeplerin en önemlisi, milliyetçilerin şimdi bulundukları düşünce çizgisine değişik yollardan geçerek gelmiş olmalarıdır. Farklı noktalardan hareket edip, başka başka duraklara uğradıktan sonra bir meydanda buluşmalarıdır. Diğer bir deyişle, aynı fikir ve kültür kaynaklarından beslenmeyip, aynı zihni disiplinden geçmeyip, tesadüf veya şahsi gayretlerle yetişmiş olmalarıdır.

Bunun sorumluluğunu ne bizden önceki ne de şimdiki milliyetçilere yükleyebiliriz. Devletimizin, belki bir asırdan beri, sistemli, kararlı ve şuurlu bir milli kültür politikası olmamıştır. Bütün nesiller tesadüflerin kucağına atılmıştır. Ortalığı dolduran kırk çeşit fikir ve görüş, nesilleri şaşkına çevirmiştir. Onları, ışıksız ve rehbersiz el yordamı ile yollarını bulmağa mecbur etmiştir. Nice zekâlar bu yüzden doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırabilmek için deneme- yanılma usulüne başvurarak yıllarını boşa harcamıştır. Üst üste gelen savaş, ihtilal, inkılâp ve ıslahatların menfi tesirleriyle cemiyetimizin tarihi bünyesi sarsıldığı için, devletin yapamadığı milli kültür hizmetini özel kurum ve kişilerin telafi etmesi de mümkün olmamıştır. Eskiden sarayın, konakların, dergâh ve odaların yaptığı hizmeti görecek güçte dernek, ocak veya enstitüler kurulamamıştır. Fikir, kültür ve sanat alanında doyurucu neşriyat yapılamamış, zümreleri etrafına toplayabilecek çapta yeni eserler yazılamamıştır.

İşte bu zaruri şartlar ve imkânsızlıklar içinde, önceki nesillerin kusurları bağışlanabilir. Onları bağışladığımız gibi, şimdiye kadarki ayrılık ve kopmalara bakarak ümitsizliğe düşmemek gerektiğini de anlarız. Artık dünün imkânsızlıkları geride kalmıştır. Geçmişteki hatalardan ibret dersi alarak, gelecek nesilleri daha iyi yetiştirmemiz mümkündür. Bugün çeşitli milliyetçi kuruluşlar, birçok yayın organları ve bu sahada çalışan ilim, fikir ve sanat adamları vardır.

Ancak her nimetin bir külfeti olduğu gibi, bu sevindirici kitap ve neşriyat bolluğunun da bir mahzuru görülmektedir. O kadar çok ve çeşitli kitabın tamamını okumak hem imkânsız hem de lüzumsuzdur. İnsanın, sadece üç beş kitap arasında hapsolması ne kadar zararlı ise, sayısız kitap ortasında kaybolması da o derece de zararlıdır. Hiçbir sıra ve sisteme bakmadan, eline geçen her kitabı gelişi güzel okuyan insanın, sanıldığı aksine zihni melekeleri gelişmez. Bilgisi arttığı halde, muhakemesi yerinde sayar, hatta geriler. Karşılaştığı güçlükler için ya kitaplara başvurduğu yahut da daha önce okuduklarından edindikleri ile çözüm yolu bulduğundan, kendisinin düşünme kabiliyeti sığlaşmıştır. Böyleleri ya işe yaramaz şeyleri ezberlemiş bir bilgi hamalıdır veya hep başkalarına ait fikirleri tekrarlayan bir papağandır. Hâlbuki gerek ilmin gerekse düşüncenin ilerleyen zenginleşmesi, her yeni neslin mevcudun üzerine bir şeyler ilave etmesine bağlıdır. Bu da, aydının bir kısım vaktini yazılmışları okumağa, bir kısım vaktini de bizzat zihni çalışma yapmak için ayırması ile mümkündür. Diğer taraftan, gelişigüzel kitap okuyan insan belli bir fikir ve görüş üzerinde karar da kılamaz. Kime ve neye inanacağını bilemez. Katı bir doktrinin telkinleri ile zihni taşlaşmış otomatlar insan haysiyetinden ne kadar mahrum iseler, kafası her fikir önünde şekil değiştirecek olanlar da, insanlık vasfından o derece uzaktır.

İşte bütün bu sebeplerle, sayısı yüzleri aşan kitaplar içinden bir seçme yaparak, gençlere bunları okumaları tavsiye edilmelidir. Tabii, böyle bir seçimini hangi ölçü ve esaslara göre yapılacağı tartışılabilir. Ancak, bizce bu konuda şahsi tercihlere dayanmayan sağlam prensipler tespit edilebilir. O prensiplere göre seçilen eserler de, bütün milliyetçilerin okumaları şart olan temel kitaplar sayılır. Böylece yeni nesiller, daha ilk gençlik yıllarından itibaren, aynı bilgi, fikir ve kültür kaynakları ile beslenerek yetişirler. Bu sayede, aralarında görüş, anlayış ve zevk birliği teşekkül ederler. Hem geçmiş hadiseler, hem de bugünkü dünya meseleleri karşısında ortak bir hüküm verebilirler. Birbiriyle zıtlaşmayan yorumlar yapar, aynı tavrı takınırlar, aralarında kolayca fikir birliği kurulur.

 

Töre Dergisi, Haziran 1972

                                                                                              Ülkücü Hareket, Cilt 4, Sayfa 140-141

Bir yanıt yazın